Ülkenin yaşlanan nüfusunu telafi etmek için, hükümet doğum ve göç oranlarını önemli ölçüde artırmak için adımlar atmaya karar verdi.
- In order to compensate for the country's aging population, the government has decided to take steps to significantly increase birth and immigration rates.
Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.
- I worked hard to compensate for the loss.
Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.
- I worked hard to compensate for the loss.
Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
- To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
Balık adamların giydiği dalış yeleği.
Compensators ensure less heat is provided to a room on a warmer day. They may be implemented mechanically, electronically or in software.
He tries to use a loud voice to compensate for a lack of personality.