O, ondan iki yaş daha gençtir.
- She's two years younger than him.
Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
- The younger generation looks at things differently.
Küçük erkek kardeşim TV izliyor.
- My younger brother is watching TV.
Lucy'nin annesi, ona küçük kız kardeşine bakmasını söyledi.
- Lucy's mother told her to take care of her younger sister.