Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
- Cows are more useful than any other animal in this country.
İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Good health is more valuable than anything else.
Tüm istediğim biraz daha dikkatti.
- All I wanted was a little more attention.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Daha fazla insanın yaptıkları şeylerden daha ziyade söyledikleri şeylerden başı belaya girer.
- More people get into trouble for things they say rather than for what they do.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more you can do for me.
İçecek daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more to drink.