Benim uzmanlık alanım karşılaştırmalı dindir.
- My major is comparative religion.
O, ayrılmadan önce akrabalarının kucakladı.
- He embraced his relatives before he left.
Tom benim yakın bir akrabam.
- Tom is a close relative of mine.
Hayatta her şey görecelidir.
- Everything in life is relative.
Bu göreceli ve belirsiz.
- This is relative and ambiguous.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Amerikalı yaşlı vatandaşların nispeten hali vakti yerinde.
- American senior citizens are comparatively well-off.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
- Tom and Mary are close relatives.
Yakın bir komşu, uzak bir akrabadan daha iyidir.
- A close neighbor is better than a distant relative.
And need he had of slumber yet, for none / Had suffered more—his hardships were comparative / To those related in my grand-dad's Narrative.