O sadece her günkü bir şeydir.
- It's just an everyday thing.
TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.
- TV plays an important part in everyday life.
En azından günlük konuşmalar yapabilmeyi istiyorum.
- At the very least, I'd like to be able to have everyday conversations.
Leyla her gün Sami ile konuştu.
- Layla talked to Sami everyday.
O beni her gün cezalandırıyor.
- He punishes me everyday.
Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.
- Confrontations are part of Fadil's everyday life.
Hayatı mutlu etmek için gündelik ıvır zıvırı sevmelisin.
- In order to make life happy, you must love the everyday trifles.