Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Orada karşıda bir kahvehane var.
- There is a coffee shop over there.
Toplantı için kahvehanede buluştular.
- They gathered at the coffee shop for a meeting.
Tom bir çaydanlık kahve yaptı.
- Tom made a pot of coffee.
Ben kahveyi çok umursamam.
- I don't care much for coffee.
O, şekersiz kahveyi sever.
- He likes his coffee black.
Tom tepsiyi sehpanın üstüne koydu.
- Tom put the tray down on the coffee table.
Oğlumun ayağı takıldı ve sehpanın köşesi alnını yardı.
- My son tripped and cut his forehead on the corner of the coffee table.
Onunla istasyonun yakınındaki bir kafede tanıştım.
- I met her in a coffee shop near the station.
Bir kafeteryada duralım mı?
- Shall we stop in at a coffee shop?
Kahve molası verelim.
- Let's take a coffee break.
Kahve molası bir Amerikan geleneğidir.
- The coffee break is an American institution.
Bu, İngiltere'de yapılmış bir kahve fincanı.
- This is a coffee cup made in England.
Tom kahve fincanını yeniden doldurdu.
- Tom refilled his coffee cup.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Ben bacağımı kahve masasına çarptım.
- I banged my leg on the coffee table.
Kahve demliğinde su kaynatıyor.
- He boils water in a coffee pot.
Tom kahve cezvesini aldı ve kendisine bir fincan koydu.
- Tom picked up the coffee pot and poured himself a cup.
Tom cezveyi aldı ve kendine bir fincan kahve doldurdu.
- Tom picked up the coffee pot and poured himself a cup of coffee.
Okula yakın bir kahvehane vardı.
- There used to be a coffee shop near the school.
Klima tamir altında iken kahvehane kapalıdır.
- The coffee shop is closed while the air conditioning is under repair.
Oradaki kafeteryada bir fincan kahve içmeye gidelim.
- Let's go drink a cup of coffee at that coffee shop over there.
Oradaki kafeteryada sana bir fincan kahve ısmarlayayım.
- Let me treat you to a cup of coffee at the coffee shop over there.
Buzlu kahveyi sevmem, ve o da sevmez.
- I don't like iced coffee, and she doesn't either.
He did not stay for coffee.
We’d like three coffees on this table please.
coffee colour:.
Boiled, percolated, pressed, or filtered, black coffee ranges from a light tea-like drink to deep black brew.
I was up for a cup of coffee once; those were the best six days of my career.
Gimme three regular coffees and three blacks.
... mood for some coffee. ...
... and you will be unable to pay that because the coffee comes in little poems ...