Yakında yaşamasına rağmen , onu nadiren görürüm.
- Although she lives nearby, I rarely see her.
Yakında bir yangın patlak verdi.
- A fire broke out nearby.
Yakındaki parkta oynamaları söylendi.
- They were told to play in the nearby park.
Ambülansla hemen yakındaki hastaneye kaldırıldı.
- He was rushed by ambulance to the nearby hospital.