Onların hepsi paralarını geri almak için yaygara koparıyor.
- They're all clamoring to get their money back.
Onunla karşılaştırıldığında çok gürültücüydü.
- Compared with him, she is very noisy.
Annem gürültücü olmamamı söyledi.
- My mother told me not to be noisy.
Tom gürültülü şehirleri sevmiyor.
- Tom dislikes noisy cities.
Onun müziği çok gürültülü.
- His music is too noisy.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.
Thousands of demonstrators clamoring the government's resignation were literally deafening, yet their cries fell in deaf ears.
Anyone who tastes our food seems to clamor for more.
His many supporters successfully clamor his election without a formal vote.
After a confused murmur the audience soon clamored.