تعريف claims في الإنجليزية التركية القاموس.
- (Sigorta) hasarlar
- (Ticaret) hakediş
- (Kanun) matlubat
- şikayetler
- iddialar
Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
- The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
Bir şüphelinin suçlu olduğunu ispatlamak için mahkemedeki savcılar iddialarını kanıtlamak zorundadır.
- Prosecutors in court have to substantiate their claims in order to prove a suspect is guilty.
- (Kanun,Ticaret) tazminat talebi
- talepler
- claim
- (Hukuk) iddia
Goethe iddia etti, yabancı dilleri konuşamayan birisi kendi dilini de bilmez.
- Goethe claimed, one who cannot speak foreign languages does not know one's own language either.
John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John laid claim to the painting.
- claim
- istek
- claim
- talep etmek
- claim
- iddia etmek
Bazıları tam vücut tarayıcılarının dördüncü yasa değişikliğini ihlal ettiğini iddia etmektedir.
- Some claim that full-body scanners violate the Fourth Amendment.
- claims adjuster
- Sigortacılıkta bilirkişi
- claims department
- hasar servisi
- claims for damages
- tazminat talepleri
- claims for unemployment
- işsizlik tazminatı
- claims on foreigners
- yabancılardan alacaklar
- claims outstanding
- muallak hasarlar
- claims incurred
- oluşan hasar
- claims made
- hasar talebi yapma
- claims office
- (Askeri) talep başvuru bürosu
- claims officer
- (Askeri) DAVA TAHKİK SUBAYI: Bir komutanlıkta; hukuki faaliyetler ve tazminat işleriyle, doğrudan doğruya sorumlu olarak görevlendirilmiş; soruşturmayı yürütmekte ve dava açmada kanuni icaplara göre eğitilmiş ve denenmiş subay veya ehliyetli sivil şahıs
- claims on foreigners
- (Ticaret) yabancılardan olan alacaklar
- claims outstanding
- (Kanun) muallak matlubat
- closed-claims database
- sonuçlandırılmış hasta şikayeti veri tabanı
- claim
- {f} talep et
Bagajımı talep ettim.
- I claimed my baggage.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
- claim
- dava
- claim
- istemek
- claim
- {f} sahip çıkmak
- claim
- {i} talep
Bagajımı talep ettim.
- I claimed my baggage.
Kar payını talep etti.
- He claimed his share of the profits.
- claim
- ısrar etmek
- claim
- hak iddia etmek
- claim
- {f} iddia et
Tom zengin bir aileden geldiğini iddia etti.
- Tom claimed that he came from a rich family.
John tablo üzerinde hak iddia etti.
- John laid claim to the painting.
- claim
- {i} alacak
- claim
- {i} ısrar
- claim
- (Ticaret) ileri sürmek
- claim
- (Askeri) hak talebi
- claim
- talebinde bulunmak
- claim
- (Kanun) mutalebe hakkı
- claim
- talepte bulunmak
- claim
- (İnşaat) ek istekler
- claim
- (Ticaret) hak iddiasında bulunma
- claim
- (Kanun) dermeyan etmek
- claim
- (Kanun) şikayet
Ürünlerimizin iddia ettiğimiz kadar uzun ömürlü olmadığına dair tüketicilerden çok sayıda şikâyetler gelmektedir.
- There have been a lot of complaints from consumers that our products don't last as long as we claim.
- claim
- hak ve alacaklar
- claim
- (Ticaret) sigorta talebi
- claim
- hak talebinde bulunmak
- claim
- savlamak
- claim
- (Askeri) tazminat talep etmek
- claim
- (Ticaret) hasar talebi
- claim
- istem
Ben bu iddiayı reddetmek istemiyorum.
- I do not want to reject this claim.
- claim
- (Kanun) karar
- claim
- (Ticaret) dava etme
- claim
- (Ticaret) tazminat talebetme
- compromise claims
- (Kanun) ihtilafları sulhen halletmeye
- equity claims
- (Ticaret) mülkiyet belgelen
- freight claims
- (Ticaret) navlun alacakları
- public claims
- kamu alacakları
- claim
- almak
- claim
- hak
Tom Mary hakkında hiçbir şey bilmediğini iddia ediyor.
- Tom claims he knows nothing about Mary.
O, onun hakkında bir şey bilmediğini iddia ediyor.
- She claims that she knows nothing about him.
- claim
- gerektirmek
- insurance claims
- sigorta iddia
- small claims court
- küçük iddiaları mahkeme
- Foreign Tort Claims Act
- (Askeri) Yabancı İşkence İddiaları Yasası
- assignment of claims
- (Ticaret) alacağın devredilmesi
- assignment of claims
- (Ticaret) alacağın temliki
- claim
- {i} maden arazisi
- claim
- hak talep etmek
- claim
- (Mukavele) talep, iddia, hak; hak talep etme; tazminat talebi
- claim
- {i} sigorta poliçesi üstünden ödenecek para
- claim
- claimant hak talep eden kimse
- claim
- claimable hak talep edilebilir
- claim
- {i} dava açma
- claim
- {i} alacak hakkı
- claim
- (Askeri) HAK İDDİA ETMEK, TAZMİNAT TALEP ETMEK
- claim
- {f} dava açmak
- claim
- garanti etmek
- collection of public claims
- (Kanun) amme alacaklarının tahsili
- debt claims
- (Ticaret) borç hesaplan
- foreign claims commission
- (Askeri) YABANCI İDDİALARI TETKİK VE NETİCELENDİRME KOMİSYONU: Yabancı memleketlerde meydana gelen hadise ve kazalara ait iddiaları inceleme ve sonuçlandırma yetkisini haiz olan ve bir veya birkaç subaydan teşekkül eden kurul
- groundless claims
- (Kanun) mesnetsiz iddialar
- make claims upon
- hakkını aramak
- outstanding claims portfolio
- (Sigorta) muallak hasar portföyü
- outstanding claims reserve
- (Sigorta) muallak hasar rezervi
- paying claims
- (Askeri) ÖDEME İSTEKLERİ
- territorial claims
- (Askeri) toprak iddiaları