O, onu soğuk nezaketle yanıtladı.
- She answered him with cold civility.
Binlerce asker ve sivil ölüyorlardı.
- Thousands of soldiers and civilians were dying.
Dört asker ve on iki sivil öldürüldü.
- Four soldiers and twelve civilians were killed.
Bu Japon nezaketi ve Amerikan nezaketi arasındaki farktan kaynaklanmaktadır..
- This is because of the difference between Japanese politeness and American politeness.
İnsanlar siyasi doğruluk olarak adlandırdıkları şey gerçekte nezakettir.
- What people call political correctness is in reality politeness.
Medeniyet nükleer savaş tarafından tehdit edilmektedir.
- Civilization is now threatened by nuclear war.
Fakat medeniyetler daha karmaşık hale gelirken, daha iyi iletişim metotları gerekliydi.
- But as civilizations grew more complex, better methods of communication were needed.
Bu kitap, İç Savaş sırasında Amerika'daki yaşamın iyi bir resmini verir.
- This book gives a good picture of life in America during the Civil War.
Eğer tarih bize bir şey öğrettiyse, o da özel mülkiyetin medeniyetin ayrılmaz bir parçası olduğudur.
- If history could teach us anything, it would be that private property is inextricably linked with civilization.
20 yıl önce,kolejin hemen adından kamu hizmetine girdi.
- He entered civil service 20 years ago right after college.
Ona kibar bir cevap yazacağım.
- I will write him a civil answer.
Yerini yaşlı adama teklif etmesi, onun nazik bir davranışıydı.
- It was civil of him to offer his seat to the old man.
Bir iç savaş tehlikesi vardı.
- There was a danger of civil war.
Bu bir iç savaş engelledi.
- It prevented a civil war.
Antik uygarlıkların kalıntılarını korumaya çalışmalıyız.
- We must try to preserve the remains of ancient civilizations.
Onlar tarihte kaybolmuş bir uygarlığın kalıntılarını çaldılar.
- They took away the remains of a civilization lost in history.
She went into civil service because she wanted to help the people.