Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
O, kendini yeterince çekici olarak düşündü.
- He thought of himself as being charming enough.
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
- Man is judged by his courage, woman by her charm.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
- Kate is as charming as her sister.
Senin eksantrikliğin seni ya sevimli ya da sıkıcı yapabilir.
- Your eccentricities can make you either charming or tedious.
Çocukların çok sevimli!
- Your children are so charming!
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
O, kendini yeterince çekici olarak düşündü.
- He thought of himself as being charming enough.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
- Kate is as charming as her sister.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.