Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Ne yapıyorsun, sevgilim?
- What are you doing, darling?
O, kendini yeterince çekici olarak düşündü.
- He thought of himself as being charming enough.
Ne çekici bir kızsın!
- What a charming girl you are!
Ne cazibeli bir çift!
- What a charming couple!
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.
- Paris has a great charm for Japanese girls.
Resmin kendine ait bir cazibesi var.
- The picture has a charm of its own.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Kate kız kardeşi kadar büyüleyici.
- Kate is as charming as her sister.
Baba. Evet canım. Sanırım annem ... Sanırım annemin bir ilişkisi var.
- Dad. Yes, darling. I think that Mom... I think that Mom is having an affair.
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Biraz kahvaltı ister misin, sevgilim?
- Do you want some breakfast, darling?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Çocukların çok sevimli!
- Your children are so charming!
Erkek kardeşim bana sevimli bir oyuncak bebek verdi.
- My brother gave me a charming baby doll.
Bir şey mi yanlış, canım?
- Is something wrong, darling?
Ben canım sevgilimi ararım.
- I call my sweetheart darling.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
- Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.
- They sat still as if they were charmed by the music.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Komşumuz kendini büyüleyici bir at satın aldı.
- Our neighbour bought himself a charming horse.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Benim tatlı sevgilim, seni o kadar çok özledim ki.
- My sweet darling, I miss you so much.
Merhaba, canım, sevgilim, tatlım, kaderim. Günün nasıldı?
- Hi, my dear, my darling, my honey, my destiny. How was your day?
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Bir tür iyi şans tılsımın var mı?
- Are you some kind of good luck charm?
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
Well isn't that a darling little outfit she has on.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.
... at the end of the tulip garden two of them are particularly charming ...
... it is preserved the atmosphere of charming rural village ...