Tom asked a few questions that Mary didn't want to answer.
- Tom Mary'nin cevap vermek istemediği birkaç soru sordu.
You don't have to answer quickly.
- Çabucak cevap vermek zorunda değilsin.
It's easy to respond to that question.
- O soruya cevap vermek kolaydır.
Do you not want to respond?
- Cevap vermek istemiyor musun?
If you don't want to reply, you don't have to.
- İstemiyorsan cevap vermek zorunda değilsin.
Being too nervous to reply, he stared at the floor.
- O, cevap vermek için çok fazla sinirli olduğu için yere baktı.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
You ought to answer for what you have done.
- Yaptıkların için cevap vermelisin.
Tom has a lot to answer for.
- Tom cevap vermek için çok şeye sahip.
She didn't reply to my letter.
- O, mektubuma cevap vermedi.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
My prayer was answered.
- Benim duama cevap verildi.
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
Larry Ewing doesn't answer me.
- Larry Ewing bana cevap vermiyor.