Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Onun partideki tavırlarından memnun değilim.
- I am dissatisfied with his manners at the party.
Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His aristocratic manners amaze me.
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor.
- It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
- I'm going to have to teach you all some manners!
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?