certain, limited, bounded, precise

listen to the pronunciation of certain, limited, bounded, precise
الإنجليزية - التركية

تعريف certain, limited, bounded, precise في الإنجليزية التركية القاموس.

definite
{s} belirli

Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir. - The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.

Ayrılmadan önce belirli bir planının olmasını istiyorum. - I want you to have a definite plan before you leave.

definite
tamamen
definite
mahdut
definite
mukarrer
definite
belirtili
definite
tam

Tamam, tamam, dedi doktor. Ben kesinlikle ona bir göz atacağım. - Okay, okay, said the doctor. I'll definitely take a look at her.

O kesinlikle tam zamanlı bir iştir. - It's definitely a full-time job.

definite
kesin

Bana kesin bir cevap ver. - Give me a definite answer.

Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak. - It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.

definite
açık

Onun Amerika'ya gideceği açık. - It is definite that he will go to America.

definite
{s} şüphesiz
definite
kati surette
definite
(sıfat) kesin, şüphesiz, kuşkusuz; belirli, açık; kati; su götürmez
definite
yanidefinitely kesinlikle
definite
definite article İngilizcede isimden önce kullanılan ve nitelediği ismi belirleyen kelime
definite
{s} kati
definite
{s} belirli, belli
definite
{s} kuşkusuz
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} definite
{a} definit
certain, limited, bounded, precise
المفضلات