certain, limited, bounded, precise

listen to the pronunciation of certain, limited, bounded, precise
الإنجليزية - التركية

تعريف certain, limited, bounded, precise في الإنجليزية التركية القاموس.

definite
{s} belirli

Ayrılmadan önce belirli bir planının olmasını istiyorum. - I want you to have a definite plan before you leave.

Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir. - The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.

definite
tamamen
definite
mahdut
definite
mukarrer
definite
belirtili
definite
tam

Bir gün kesinlikle Fransa'yı ziyaret edeceğim. Sadece tam olarak ne zaman olduğunu bilmiyorum. - Sometime I'll definitely visit France. I just don't know exactly when.

Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor. - Tom definitely knows exactly what happened.

definite
kesin

Tom bir sonraki hafta sonu kesinlikle Mary'yi ziyarete gitmeli. - Tom should definitely go visit Mary next weekend.

Tom kesinlikle Mary'nin fikrini sormalıdır. - Tom should definitely ask for Mary's opinion.

definite
açık

Onun Amerika'ya gideceği açık. - It is definite that he will go to America.

definite
{s} şüphesiz
definite
kati surette
definite
(sıfat) kesin, şüphesiz, kuşkusuz; belirli, açık; kati; su götürmez
definite
yanidefinitely kesinlikle
definite
definite article İngilizcede isimden önce kullanılan ve nitelediği ismi belirleyen kelime
definite
{s} kati
definite
{s} belirli, belli
definite
{s} kuşkusuz
الإنجليزية - الإنجليزية
{a} definite
{a} definit
certain, limited, bounded, precise
المفضلات