تعريف certain(a) في الإنجليزية التركية القاموس.
- certain
- {s} şüphesiz
- certain
- malum
- certain
- {s} mutlâk
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
- certain
- {s} güvenilir
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Niyetlerinizin güvenilir olduğuna eminim.
- I'm certain that your intentions are honorable.
- certain
- tayini mümkün
- certain
- belirli
Bu kitap belirli bir değere sahiptir.
- This book has a certain value.
Uygun şekilde kullanılırsa, belirli zehirler yararlı olacaktır.
- Properly used, certain poisons will prove beneficial.
- certain
- muhakkak
- certain
- emin
Tom kesinlikle hepimizin eğlendiğinden emin oldu.
- Tom certainly made sure we all had a good time.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly sounds confident.
- certain
- kesin
Kesinlikle,kart oynamayı severim.
- Certainly, I like playing cards.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
- certain
- kimi
Bu maçı kimin kazanacağı hala belli değil.
- It's still not certain who's going to win this match.
Sami, Leyla'nın ölümü için kimin sorumlu olduğunu bildiğinden emindi.
- Sami was certain he knew who was responsible for Layla's death.
- certain
- bazı
Bazı çevreler aynı şeyi ısrarla söyleyip duruyorlar.
- Certain circles keep saying the same thing insistently.
Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
- Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
- certain
- kuşkusuz
- certain
- ayrım
- certain of
- den emin
- certain
- {s} belli
Ted'in oyunu kazanacağı belliydi.
- Ted was certain of winning the game.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
- certain amount of safety
- emniyet miktar
- certain extent
- bir dereceye kadar
- certain persons
- bazı kişiler
- certain place
- kesin bir yer
- certain shares
- belirli hisse senetleri
- certain situation
- belli durum
- certain someone
- belirli biri
- certain task
- kesin bir görev
- certain to
- belirli
- certain to
- kesin olarak
- certain; sure of oneself
- kendini; emin belirli
- certain
- {s} kesin, kati
- certain
- {s} belirlenmiş
- certain
- of a certain age orta yaşlı
- certain
- kararlaşmış
- certain
- {s} herhangi bir
Herhangi bir kış gününde ona rastladım.
- I met her on a certain winter day.
Herhangi bir şey hakkında emin değilim.
- I'm not certain about anything.
- certain
- süphesiz
- certain
- muayyen
Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.
- There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.
- certain
- {s} falanca
- certain
- katı kesin
- certain
- itimada şayan
- certain
- belirli olmayan miktar
- certain
- bir kısım
- certain
- {s} kaçınılmaz
- certain
- certainly elbette
- certain annuity
- (Kanun) kesin yıllık
- certain contract
- (Askeri,Kanun) kesin sözleşme
- certain distance
- belirli bir uzaklık
- certain event
- kesin olay
- certain inconsistencies
- birtakım tutarsızlıklar
- certain items
- belli başlı ana kalemler
- certain limit
- belirli sınır
- certain of
- -den emin
- certain procedures
- belirli işlemler
- certain procedures
- belirli usuller
- certain procedures
- belirli prosedürler
- certain submarine
- (Askeri) tespit edilmiş denizaltı
- certain to happen
- mutlâka gerçekleşecek
- certain to happen
- olacağı kesin
- make certain of
- garantiye almak
- make certain
- emin olmak
Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.
- I have to make certain Tom knows where he needs to go.
- term certain
- (Sigorta) muayyen bir süre
- bring into a certain state
- belirli bir duruma getir
- brought into a certain state
- belirli bir duruma getir
- made certain
- kesinleştir
- make certain
- kesinleştir
- make certain
- garantiye almak
- to some a certain extent
- bir dereceye kadar
- a certain extent
- bir ölçüde
- almost certain
- hemen hemen kesin
- annotation of certain
- kesinleşme şerhi
- be true to a certain extent
- doğruluk payı olmak
- having a certain amount of radiosensitivity
- Radyosensitivitenin belirli bir miktar olan
- in certain instances
- Belirli/bilinen durumlarda
- made certain
- kesinlestir
- previously, before a certain time
- Daha önce, belirli bir süre önce
- rush on certain death
- Bazı ölüm acele
- take certain steps
- Bazı adımlar
- under certain conditions
- belirli koşullar altında
- Jones
- {i} Jones
- Jones
- (isim) Jones
- be certain of
- emin olmak
- bring into a certain state
- belirli bir duruma getirmek
- brought into a certain state
- belirli bir duruma getirilmek
- feel certain
- emin olmak
- for certain
- muhakkak, kesinlikle
- for certain
- kesin olarak
Kimse kazanın nasıl olduğunu kesin olarak bilmiyordu.
- No one knew for certain how the accident happened.
Tom nereye gitmesi gerektiğini kesin olarak bilmiyordu.
- Tom didn't know for certain where he should go.
- for certain reasons
- belirli nedenlerle
- know for certain
- emin olmak
- know for certain
- kesin olarak bilmek
- make certain of
- emin olmak
- make certain of
- kesinleştirmek
- not to know for certain
- kesin olarak bilmemek
- not to know for certain
- emin olmamak
- one thing is certain that
- şurası gerçektir ki
- this much is certain
- şurası gerçektir ki
- to a certain degree
- bir noktaya kadar
- to some (a certain) extent
- bir noktaya kadar