O son derece ihtiyatlı.
- She's extremely cautious.
Biz de ihtiyatlı olmalıyız.
- We have to be cautious, too.
Ben tedbirli olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be cautious.
Tom tedbirli bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi.
- Tom cautiously pushed the door open and entered the room.
Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
- Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Yeni bir şey denemeyecek kadar sakıngan.
- He is too cautious to try anything new.
This extreme cautiousness, which was, indeed, the most remarkable feature in his character, still made itself prominent after his elevation.