Bu sana keder getirecektir.
- This will bring you to grief.
Karısı öldüğünde o derin bir keder içindeydi.
- He was in deep grief at the death of his wife.
Acılar ha demeyle dinmez.
- You cannot put time limits on grief.
Herkes acıyla farklı şekilde baş eder.
- Everybody deals with grief differently.
Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.
- Friendship redoubles joy and cuts grief in half.
Çocuğu öldükten sonra, o üzüntüden neredeyse çıldırdı.
- She went nearly mad with grief after the child died.
O felaketten kurtulmaya çalışmak yerine kederi içinde debeleniyor gibi görünüyordu.
- She seemed to be wallowing in her grief instead of trying to recover from the disaster.