cami̇

listen to the pronunciation of cami̇
التركية - التركية
(Osmanlı Dönemi) İslâm mâbedi. İbadet yeri olan bina
(Osmanlı Dönemi) Cem'etmiş, toplamış bulunan, hâvi ve muhit olan
(Hukuk) Cemeden, içine alan, içinde bulunduran, taşıyan, toplayan
(Osmanlı Dönemi) Ehl-i Hadis ıstılahınca da; Buhâri Hadis kitabları gibi, babların sekizini birden cem' eden büyük hadis kitablarına da Câmi denir veya Sünen ismi verilir
(Osmanlı Dönemi) Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtu Vesselâm bütün evvel ve âhir güzel isim ve ahlâkı kendisinde cem'ettiğinden dolayı ona verilen bir isimdir
(Osmanlı Dönemi) Cem'edici, toplayıcı, içine alan
cami
Müslümanların namaz kılmak için toplandıkları yer
cami
Müslümanların hep birlikte namaz kılmak için toplandıkları yer
cami
Cuma namazı kılınan mescid
cami
İçine alan, içinde bulunduran
CAMÎ
(Osmanlı Dönemi) (Molla Camî) Hi: 817-898 Büyük bir İslâm müellifidir. Asıl adı: Abdurrahman'dır. Yüze yakın eser vermiştir
cami
Toplayan, bir araya getiren
cami
Toplayan, bir araya getiren, bir arada bulunduran: "Umumi kütüphane, ilmin, edebiyatın her şubesine ait kitapları cami olmak lazım gelir."- Z. Gökalp
câmi
(Osmanlı Dönemi) pek çok mânâları ve hakîkatleri içinde toplayan, birçok şeyle alâkalı olan,toplayan ve ihtivâ eden
Cami
mescit
MEVLANA CAMİ
(Osmanlı Dönemi) Bak: Câmi
MOLLA CÂMİ
(Osmanlı Dönemi) Bak: Câmi
Mevlânâ Câmi
(Osmanlı Dönemi) (Molla Câmi) Hicri| 817- 898 tarihlerinde yaşamış büyük bir İslâm müellifidir. Asıl adı, Abddurrahman'dır. Yüze yakın eser vermiştir
selatin cami
Osmanlı padişahlarının veya eşlerinin yaptırdıkları cami
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف cami̇ في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

cami
A camisole
cami
{i} camisole, slip, woman's undergarment
التركية - الإنجليزية

تعريف cami̇ في التركية الإنجليزية القاموس.

cami
Muslim house of prayer and worship
cami duvarına işemek
(deyim) be like a red rag to a bull
cami yıkılmış, ama mihrabı yerinde
(Konuşma Dili) She is still beautiful in spite of her age
cami
{i} mosque

They have turned one of the mosques into a prison. - Camilerden birini bir hapishaneye dönüştürdüler.

This is a house and that is a mosque. - Bu bir ev, şu ise camidir.

camiler
mosques

At mosques, scarves, skirts and cardigans are offered for women to wear. - Camilerde kadınlar için örtü, etek ve hırka bulunur.

At the mosques, prayer rugs are generally found. - Genelde camilerde seccade bulunur.

cami
house of God
camii
Mosque
molla cami
Fundamentalist Mosque
iki cami arasında kalmış beynamaz/binamaz
(someone) who doesn't know which alternative to choose, (someone) who doesn't know which of two choices to make
iki cami arasında kalmış beynamaza dönmek
to be torn between two choices, to be in limbo