Çin'den Japonya'ya geldim.
- I came to Japan from China.
50 kişiden fazla gelen olmadı.
- No more than 50 people came.
Bu yüzden mi buraya geldin?
- Is that why you came here?
Sen 05:00'te eve geldin.
- You came home at 5:00.
Eğlenmek için buraya geldik.
- We came here to enjoy ourselves.
Dürüst olmak gerekirse, biz seni yakalamak için geldik.
- To be honest, we came to capture you.
Bütün söylediği zamanı geldiğinde öğreneceğimizdi.
- All she said was that we would know when the time came.
Sevdiği genç onunla konuşmak için geldiğinde, o telaşlandı.
- She got all flustered when the boy she likes came over to talk to her.
Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
- You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
Bizimle gelmek ister misiniz?
- Do you want to come with us?
O öfkeli bir yüz ile dışarı çıktı.
- He came out with an angry face.
Kurt, kurt diye çocuk bağırdı! ve köylüler ona yardım etmek için dışarı çıktılar.
- The boy cried Wolf, wolf! and the villagers came out to help him.
Hadi, arkadaşlar, bu artık komik değil.
- Come on, guys. This is not funny anymore.
Hadi, Tom. Ona bir şey söyle.
- Come on, Tom. Say something to her.
Hoşça kal demek için geldim.
- I've come to say goodbye.
Sadece hoşça kal demeye gelmek istedim.
- I just wanted to come say goodbye.
Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
- Wisdom does not automatically come with age.
Neden Japonya'ya geldin?
- Why did you come to Japan?
Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.
- We hope to come to an accord with them about arms reduction.
Lütfen önümüzdeki Cuma gel.
- Please come next Friday.
Önümüzdeki kış buraya tekrar gelmek istiyorum.
- I want to come here next winter again.
Bu günlerde iş edinmek zor.
- Jobs are hard to come by these days.
İşsiz pek çok kişi ile işleri edinmek zordur.
- Jobs are hard to come by with so many people out of work.
Bir içki için girmek ister miydiniz?
- Would you like to come in for a drink?
İçeri girmek istemez misiniz?
- Don't you want to come inside?
Bu kadar uzağa geldik, bu yüzden şimdi duramayız. Kötü yola düşmek istemiyorum.
- We've come this far, so we can't stop now. I don't want to backslide.
Ben, bir ara evinize uğramak istiyorum.
- I'd like to come around to your house sometime.
Uğramak zorunda olmadığını sana söyledim.
- I told you you didn't have to come over.
Tüm güzel şeyler bitmek zorundadır.
- All good things must come to an end.
Hemen geri gelmek zorundaydık çünkü okul başlamak üzereydi.
- We had to come back soon because school was about to start.
Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
Kim gelirse gelsin, evden uzakta olduğumu söyle.
- Whoever comes, say I am away from home.
Kim gelirse gelsin kapıyı açmayın.
- No matter who comes, don't open the door.
Europeans and Americans also had somewhat different expectations when it came to rising world powers.
Tom'un hâlâ gelmeyi planladığından emin olmak zorundaydım.
- I had to make sure Tom was still planning to come.
Ne olursa olsun bir şarkıcı olmak istiyorum.
- I wish to be a singer come what may.
Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
- You may go out only if you come back soon.
Ofisime geri dönmek istiyor musun?
- Do you want to come back to my office?
Savaşın geleceği belliydi.
- It appeared that war would come.
Belki Jane gelecektir.
- Maybe Jane will come.
Kötü haber çabuk yayılır.
- Ill news comes apace.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
- Please come home as quickly as possible.
In the meadow he came across a rare flower.
Leave it to settle for about three months and, come Christmas time, you'll have a delicious concoctions to offer your guests.
The guests came at eight o'clock.
She’ll be coming ’round the mountain when she comes.
He came after a few minutes.
The pain in his leg comes and goes.
He came to SF literature a confirmed technophile, and nothing made him happier than to read a manuscript thick with imaginary gizmos and whatzits.
If we count three before the come of thee, thwacked thou art, and must go to the women.”.
He was a dream come true.
Winter comes after autumn.
His test scores came close to perfect.
Thank you for donating all of these blankets to the orphanage. ― There's more where that came from!.
I don't know when he's coming.
- I don't know when he will come.
I didn't bargain for Mary's coming so soon.
- I didn't expect that Mary would come so soon.
... And so at the same time I came up with the lollipop ...
... nuns at this orphanage pick up this baby girl. They don't know where she came from, they ...