by a narrow margin; closely; nearly

listen to the pronunciation of by a narrow margin; closely; nearly
الإنجليزية - التركية

تعريف by a narrow margin; closely; nearly في الإنجليزية التركية القاموس.

just
sadece

Caz ölmedi, sadece komik kokuyor. - Jazz isn't dead, it just smells funny.

Yaz tatili sırasında sadece dinleneceğim. - I'm just going to rest during the summer vacation.

just
henüz

Johnny sadece birkaç ay önce İspanya'ya taşındı, o henüz İspanyolca konuşmaya alışkın değil. - Johnny moved to Spain just a few months ago, so he isn't used to speaking Spanish as yet.

O, Paris'ten henüz döndü. - He has just come back from Paris.

just
{s} tam

Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı. - Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi. - When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.

just
{s} yerinde

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Barış şiddetin yokluğu değildir ancak adaletin varlığıdır. - Peace is not the absence of violence but the presence of justice.

Tom sadece arkadaş olmak istedi. Ancak, Mary çok daha fazlasını istedi. - Tom wanted to be just friends. However, Mary wanted much more.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Tom'un en büyük oğlu, tam anlamıyla kendisine benziyor. - Tom's oldest son looks just like him.

Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum. - I just adore your new hat.

just
tek kelimeyle

Tek kelimeyle harika görünüyor. - It looks just perfect.

Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor. - Tom is managing just fine.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle
الإنجليزية - الإنجليزية
just

The piece just might fit.

by a narrow margin; closely; nearly
المفضلات