تعريف buz في التركية الإنجليزية القاموس.
- ice
Put an icepack on your cheek.
- Yanağına bir buz torbası koy.
When ice melts, it becomes liquid.
- Buz erirse, sıvı olur.
- glacial
There are three glacial fjords in Ireland.
- İrlanda'da üç tane buzul fiyordu vardır.
- icicle
The house has icicles on it.
- Bu evin üstünde saçak buzu var.
A man was killed by a falling icicle.
- Düşen bir buz saçağı tarafından bir adam öldü.
- cryo
- fragmented ice kink
- buz gibi
- icily
Tom stared at Mary icily.
- Tom Mary'ye buz gibi baktı.
- buz pateni ayakkabısı
- Ice skating shoes
- buz pisti
- Ice rink, skating rink
- buz gibi
- ice-cold
Layla survived the ice-cold night.
- Leyla buz gibi geceyi atlattı.
When I got home, I had a nice, ice-cold shower.
- Eve döndüğümde, buz gibi soğuk bir duş aldım.
- buz pateni
- ice-skate
- buzdağından kopmuş buz parçası
- calf
- buz gibi
- brumal
- buz gibi
- (Konuşma Dili) regular
- buz gibi
- as cold as ice
Her cheeks were as cold as ice.
- Onun yanakları buz gibi soğuktu.
My hands and feet were as cold as ice.
- Ellerim ve ayaklarım buz gibi soğuktu.
- buz gibi
- wintry
- buz gibi
- (deyim) stone-cold
- buz dolap
- refrigerators
- buz hokeyi
- Ice hockey
Ice hockey is an exciting sport.
- Buz hokeyi heyecan verici bir spordur.
An ice hockey puck isn't ball-shaped.
- Buz hokeyi diski top şeklinde değil.
- buz mavisi
- Ice blue
- buz pateni
- Ice skating
Ice skating is kind of fun.
- Buz pateni biraz eğlenceli.
Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
- buz pateni
- Ice skate
- buz yüklü
- iceladen
- buz bacası
- serac
- buz bağlamak
- to freeze
- buz boyası
- ice colour
- buz dalgıcı
- (kuş) ember goose
- buz dalgıcı
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: dalgıçkuşları) common loon, great northern diver
- buz deposu
- ice house
- buz fabrikası
- ice plant
- buz fırtınası
- ice storm
- buz gibi
- 1. icy, very cold. 2. (Konuşma Dili) in very good condition, clean and fresh, fat and firm (meat). 3. (Konuşma Dili) regular, good and proper
- buz gibi
- icy, frigid, freezing, as cold as ice, perishing
- buz gibi durmak
- (deyim) keep a straight face
- buz gibi olma
- iciness
- buz gibi olma
- wintriness
- buz gibi olmak
- to be stone cold
- buz gibi soğuk
- (deyim) as cold as ice-cold
- buz gibi soğuk
- (deyim) as cold as stone-cold
- buz gibi soğuk
- as cold as ice
- buz gibi soğumak
- to lose one's affection completely (for)
- buz hokeyi diski
- puck
An ice hockey puck isn't ball-shaped.
- Bir buz hokeyi diski top şeklinde değildir.
An ice hockey puck is not spherical.
- Bir buz hokeyi diski küre biçiminde değildir.
- buz hokeyi kalesi
- cage
- buz hokeyinde sayı yapmak
- cage
- buz kalorimetresi
- ice calorimeter
- buz kalıbı
- pack ice
- buz kalıbı
- icebox
- buz kaplama
- icing
- buz kaplı
- icy
- buz kayağı
- scooter
- buz kesilmek
- a) to freeze, to be frozen b) to stand aghast, to be stunned
- buz kesilmek
- 1. to freeze, be frozen. 2. to be stunned
- buz kesmek
- to freeze, feel very cold
- buz kesmek
- to freeze, to feel very cold
- buz kesmiş
- frozen to death
- buz kompresi
- ice pack
- buz kütlesi
- ice field
- buz kıracağı
- ice pick
Since Tom is a bartender, he uses an ice pick every day at work.
- Tom bir barmen olduğu için, o her gün çalışırken bir buz kıracağı kullanır.
We believe that Tom killed Mary with an ice pick.
- Tom'un Mary'yi bir buz kıracağı ile öldürdüğüne inanıyoruz.
- buz makinesi
- ice machine
- buz makinesi
- icebox
- buz otu
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: buzotugiller) iceplant
- buz parçası
- ice pack
- buz parçası
- ice floe
- buz parçası
- ice block
- buz pateni
- skate, ice skate
- buz pateni alanı
- rink
Tom and Mary held hands as they skated around the rink.
- Tom ve Mary buz pateni alanında paten yaparken el ele tutuştular.
- buz pateni pisti
- skating rink
My sister? She goes to the skating rink or she goes hiking.
- Kız kardeşim? O buz pateni pistine gider ya da yürüyüşe gider.
Three little girls are going to the skating rink.
- Üç küçük kız buz pateni pistine gidiyor.
- buz pateni pisti
- ice rink
The road is more like an ice rink.
- Yol buz pateni pisti gibiydi.
- buz salkımı
- icicle
- buz saçağı
- icicle
A man was killed by a falling icicle.
- Düşen bir buz saçağı tarafından bir adam öldü.
- buz sisi
- ice fog
- buz suyu
- ice water
- buz tabakası
- sheet of ice
- buz torbası
- ice pack
You should put an ice pack on your ankle to keep the swelling down.
- Şişmeyi engellemek için ayak bileğine bir buz torbası koymalısın.
Tom pressed an ice pack to his head.
- Tom kafasına bir buz torbası bastırdı.
- buz tutmak
- ice over
- buz tutmak
- crust
- buz tutmak
- freeze
- buz tutmak
- to ice up/over, to freeze
- buz tutmak
- ice up
- buz tutmak/bağlamak
- to freeze, be covered with ice
- buz tutmaz
- ice-free
- buz tutmuş
- icebound
- buz tutmuş kar
- crusted snow
- buz ve soda
- set up
- buz çağlayanı
- icefall
- buz çağlayanı
- ice cascade, icefall
- buz çağı
- boulder period
- buz çiçekleri ile süsleme
- frostwork
- buz çiçeği
- ice plant
- buz çözmek
- deice
- buz çözücü
- defroster
- buz çözücü alet
- de icer
- buz çözücü madde
- de icer
- buz örtüsü
- icing
- buz örtüsü
- ice mantle
- buz üstünde ustaca dolaşan kimse
- iceman
- buz üstüne yazı yazmak
- to waste one's time trying something impossible
- buz gibi
- {s} frigid
- buz gibi
- ice cold
- buz gibi
- {s} chill
- buz gibi
- {s} sour
- buz gibi
- icecold
- buz çözücü
- defrosting
- kuzey buz denizi
- arctic-ocean
- kırık buz
- brash
- mavi buz
- (Meteoroloji) blue ice
- parlak buz
- (Meteoroloji) glare ice
- siyah buz
- (Meteoroloji) black ice
- buz gibi
- icy
Tom gave Mary an icy look.
- Tom Mary'ye buz gibi bir görüntü verdi.
It was mad of him to try to swim in the icy water.
- Buz gibi suda yüzmeyi denemesi çılgınlıktı.
- buz gibi
- nipping
- buz pateni
- skate
Tom and Mary held hands as they skated around the rink.
- Tom ve Mary buz pateni alanında paten yaparken el ele tutuştular.
Tom rented a pair of ice skates.
- Tom bir çift buz pateni kiraladı.
- buz çözücü
- deicer
- Buz pateni
- (Spor) ice-skating
- buzlar
- ice
- güney buz denizi
- (Coğrafya) Southern Ocean
- Deniz Buz Merkezi
- (Askeri) Naval Ice Center
- Güney buz denizi
- antarctic ocean
- Kuzey buz denizi
- Arctic Ocean
- antartika'daki buz engeli
- barrier
- az buz olmamak
- to be no small matter be a significant amount
- buz gibi
- {s} nippy
- buz gibi
- {s} gelid
- buz gibi
- very cold
- buz gibi
- {s} Arctic
- buz gibi
- {s} freezing
What are you doing in a freezing place like this?
- Böyle buz gibi soğuk bir yerde ne yapıyorsun?
It's freezing in here! Can somebody turn off the air-conditioner?
- Burası buz gibi! Biri klimayı kapatabilir mi?
- buz pateni
- iceskate
- buz çözücü
- deice
- cam buz
- clear ice, verglas
- camdaki buz çiçekleri
- frostwork
- curuf buz
- (Meteoroloji) needle ice
- curuf buz
- (Meteoroloji) frazil ice
- dağcı buz baltası
- ice axe
- dip buz tabakası
- (Askeri) bottom ice
- eli ayağı buz kesilmek
- to be very cold, to freeze
- fosil buz
- (Coğrafya) fossil ice
- ince buz kaplaması
- verglass
- ince buz tabakası
- cat ice
- kuru buz
- dry ice
Tom put a piece of dry ice into a cup of water.
- Tom bir bardak suya bir parça kuru buz koydu.
- kuru buz
- carbon dioxide snow
- ocak ayı buz erimesi
- (Meteoroloji) january thaw
- para isteme benden, buz gibi soğurum senden
- (Atasözü) You don't like to have much to do with people who are always asking you for money
- sarkıt biçimindeki buz
- icicle
- suyun dibindeki buz
- ground ice
- taşıl buz
- fossil ice
- tuz buz olmak
- to be smashed to smithereens
- tuzla buz etmek
- to smash to smithereens, to break to pieces
- tuzla buz olmak
- to be smashed to smithereens, to break to smithereens
- yenilebilir buz
- (Gıda) edible ice
- yüzen buz kütlesi
- ice pack
- yüzen buz kütlesi
- ice floe
- yüzen buz kütlesi
- floe
- yüzen buz kütlesi
- floating ice
- yüzer buz
- drift ice
- çiftli buz pateni
- couple skating