Bu tür bir kanepe satın almak istemiyorum.
- I don't want to buy this kind of sofa.
Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.
- I want to buy a pair of ski boots.
Mac bir yabani at almak istediğinden dolayı para biriktiriyor.
- Since Mac wants to buy a new Mustang, he is saving money.
Ne satın almak istiyorsun?
- What do you want to buy?
Sana akşam yemeği ısmarlamak istiyorum.
- I want to buy you dinner.
İnsanlar bütün gece bana içki ısmarlamaktadır.
- People have been buying me drinks all night.
Ben bir şey satın almadan asla dışarı çıkmam.
- I never go out without buying something.
Ne satın almak istiyorsun?
- What do you want to buy?
Kazançlarımızla güzel bir ev alabiliriz.
- We could buy a nice house with our winnings.
Bir yatırımcı grup firmanın kaldıraçlı satın alımını deniyor.
- An investors' group is attempting a leveraged buy-out of the firm.
Gazete satış yerinden gazete satın almayı durdurun.
- Stop at the newsstand to buy the paper.
Tom satış fiyatı iyiyse iki çift ayakkabı alabileceğini söyledi.
- If the sale price is good, Tom said he might buy two pairs of shoes.
eBay'dan satın almayı çok seviyorum.
- I love buying on eBay.
Lütfen onu satın alma.
- Please do not buy it.
ABD'de, genellikle alkol satın almak için kimlik göstermek zorundasınız.
- In the U.S., you usually have to show identification in order to buy alcohol.
At only $30, the second-hand kitchen table was a great buy.
He tried to buy me with gifts, but I wouldn't give up my beliefs.
You cannot purchase this medicine without a prescription.
- You can't buy this medicine without a prescription.
If I had the money, I would immediately purchase this computer.
- If I had the money, I would immediately buy this computer.