Düğmeleri bu cekete dikemiyorum. Daha güçlü bir iğneye ihtiyacım var.
- I cannot sew buttons on this jacket. I need a stonger needle.
Düğmelerinizden biri düştü.
- One of your buttons has come off.
Tom tuşa bastı ama hiçbir şey olmadı.
- Tom pushed the button, but nothing happened.
Asansörü çağırmak için tuşa bas.
- To call the elevator, push the button.
Tüm yapmanız gereken düğmeye dokunmak.
- All you have to do is touch the button.
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Lütfen bu düğmeleri dik.
- Please sew these buttons on.
Cekette düğmeler var.
- There are buttons on the coat.
Tom tuşlardan birine bastı.
- Tom pressed one of the buttons.
Lütfen bu tuşlardan herhangi birine basmayın.
- Please don't push any of these buttons.
Tom, Kızılhaç rozeti takıyor.
- Tom is wearing a Red Cross button.
Siz sadece butona basmalısınız.
- You have only to push the button.
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Click the button that looks like a house to return to your browser's home page.
Pat pushed the button marked shred on the blender.
April fastened the buttons of her overcoat to keep out the wind.
... You don't have to go pressing buttons. ...
... When Anand tapped on those buttons, the music stream was sent transparently from one box ...