Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.
- The trainee could hardly bear the burden of the task.
Korkarım ki sana bir yük olacağım.
- I am afraid I'll be a burden to you.
Sorumluluk omuzda hafiftir.
- The burden is light on the shoulder.
Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum
- I don't want to burden you with my troubles.
Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.
- I can't burden Tom with that responsibility.
Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum
- I don't want to burden you with my troubles.
Ağır vergi yükü altındaydılar.
- They were burdened with heavy taxes.
... will not grow our economy because the only way to pay for it without either burdening ...
... the deficit, is by burdening middle-class families. ...