bulunan

listen to the pronunciation of bulunan
التركية - الإنجليزية
situated

Andorra is a small principality situated between Spain and France. - Andorra, İspanya ve Fransa arasında bulunan küçük bir prensliktir.

based

International Business Machines Corporation, based in Armonk, New York, is the world's largest computer firm. - Armonk, New York'ta bulunan IBM Şirketi dünyanın en büyük bilgisayar firmasıdır.

available
lying
(Bilgisayar) found

The salts and minerals found in these mountains are quite diverse. - Bu dağlarda bulunan tuzlar ve mineraller oldukça farklıdır.

This is an animal found in that desert. - Bu, o çölde bulunan bir hayvandır.

present

Those present were all moved to tears. - Şu bulunanların hepsi gözyaşlarına boğuldu.

Those present at the meeting supported the bill. - Toplantıda bulunanlar tasarıyı destekledi.

contained in

When you go to the beach you see the immensity of the universe contained in the ocean. - Plaja gittiğin zaman okyanusta bulunan evrenin sınırsızlığını görürsün.

situate

Andorra is a small principality situated between Spain and France. - Andorra, İspanya ve Fransa arasında bulunan küçük bir prensliktir.

(anlaşmada bulunan) madde
article
bulunan şey
find
burada bulunan gezi bölgelerini söyler misiniz
Would you please tell me what sights there are here
burada bulunan müzeleri söyler misiniz
Would you please tell me what museums there are here
burada bulunan sergileri söyler misiniz
Would you please tell me what exhibitions there are here
burada bulunan tiyatroları söyler misiniz
Would you please tell me what theaters there are here
bağışta bulunan kimse
donor
her yerde birden bulunan
ubiquitous
elde bulunan
on hand
arada bulunan
intermediate
ender bulunan
(Ticaret) rare
ileride bulunan
advance
içinde bulunan
(İnşaat) intrinsic
kist içinde bulunan tümör
(Tıp) encysted tumor
nadir bulunan ilginç eşyalar
curiosity
bulun
stay on
bulun
reside in
az bulunan
rare
bağlı bulunan millet, tabiiyet
connected to the nation, nationality
elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak
which does not hold a thing to be achieved
serbest dolaşımda bulunan eşya
(Ticaret) goods released for free circulation
vücudunda ur bulunan kimse
ur the one who found the body
üstünde kareler bulunan
On the square
alçak bulunan
low lying (of land)
arasında bulunan
interjacent
aslında bulunan kusur
(Ticaret) inherent defect
ay altında bulunan
sublunar
bağışta bulunan kimse
donee
başında beyaz tüyler bulunan yaban ördeği
baldpate
bildirimde bulunan kimse
declarant
bozulan yiyecekte bulunan zehir
ptomaine
doğuda bulunan
easterly
her yerde bulunan
immanent
hukuken uygun bulunan
(Kanun) justifiable
hukuki yardımda bulunan kişi
(Latin) advocatus
ilkel evresinde bulunan organ
(Anatomi) primordium
karşı harekette bulunan
counteractive
katkıda bulunan
contributory
katkıda bulunan kimse
contributory
katkıda bulunan kimse
participator
katkıda bulunan kimse
participant
kent dışında bulunan
(deyim) back of beyond
nakil halinde (bulunan bir malın, seyir halindeki taşıyıcı aracın belirli bir mu
(Askeri) in-transit visibility
nehir ağzında bulunan
estuarine
okyanusta bulunan
oceanic
organik gliserit halinde bulunan
stearic
petrol bulunan
petroliferous
petrol bulunan
oilbearing
ricada bulunan kimse
petitioner
sevgi gösterisinde bulunan tip
gusher
tuna nehri havzasında bulunan
Danubian
uzayda bulunan
spaceborne
uçakta bulunan taktik bilgi sistemi, hava taktik veri sistemi
(Askeri) airborne tactical data system
yolda ölmüş, yerinde ölü bulunan; idare başkanı
(Askeri) dead on arrival; director of administration
yüksek sosyetede bulunan
in the swim
çok bulunan
rife
özdeyişte bulunan kimse
aphorist
özel konutlar bulunan bölge
residential quarter
şehir dışında bulunan
out of town
التركية - التركية

تعريف bulunan في التركية التركية القاموس.

bulun
Ot yığını
bulunan
المفضلات