He became world-famous for his discovery.
- O buluşundan dolayı dünyaca ünlü oldu.
The discovery of electricity gave birth to an innumerable number of inventions.
- Elektriğin keşfi sayısız buluş icat etmiştir.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
The computer is a relatively recent invention.
- Bilgisayar nispeten yeni bir buluş.
Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.
- Bilimsel buluşların çoğu bilinenin keşfinden başka bir şey değildir.
The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
- Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
She promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
Tom and the rest of the robbers rendezvoused at a subway station.
- Tom ve kalan soyguncular bir metro istasyonunda buluştular.
We're approaching the rendezvous point.
- Buluşma noktasına yaklaşıyoruz.