Hiç çimento kullanmadan kalenin duvarlarını inşa ettiler.
- They built the walls of the fortress without using cement at all.
O, oğluna yeni bir ev inşa etti.
- He built his son a new house.
Çoğu Japon evleri ahşaptan yapılır.
- Most Japanese houses are built of wood.
Bizim roket yapılıyor.
- Our rocket is being built.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building a house on it.
Onlar yeni bir okul binası inşa etmek için bir proje oluşturdu.
- They formed a project to build a new school building.
Laptopumda dahili bir kart okuyucu bulunuyor.
- My laptop has a built-in card reader.
Benim cep telefonum dahili bir dijital kameraya sahip.
- My cell phone has a built-in digital camera.
Kulenin inşa edilmesinde yıllar harcandı.
- Many years have been spent in building the tower.
Onlar yeni bir okul binası inşa etmek için bir proje oluşturdu.
- They formed a project to build a new school building.
Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.
- But that's not the whole picture. Tatoeba is not just an open, collaborative, multilingual dictionary of sentences. It's part of an ecosystem that we want to build.
Onlar evi yapmak için altı ay harcadılar.
- They spent six months building the house.
Yeni başkan ordu kurmak istiyor.
- The new president wants to build up the army.
O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.
- As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air.
Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.
- We need to build an app.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Antenler tercihen binanın en yüksek kısmına yerleştirilmeli.
- Antennas should be placed on the highest part of the building, preferably.
Bina zaten yapım aşamasında.
- The building is already under construction.
Yeni bir okul binası yapım aşamasında.
- A new school building is under construction.
Renk koordinasyonu ile ilgili Kelly'nin raporunda sunulan bilginin alternatif bir teori oluşturmada faydalı olacağı anlaşilmaktadır.
- The information presented in Kelly's paper on color coordination is seen to be of use in building up an alternative theory.
Bir uygulama oluşturmamız gerekiyor.
- We need to build an app.
Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.
- I want to build up my vocabulary.
Onlar bir ev yapıyorlar.
- They are building a house.
Bu bina taştan yapılmıştır.
- This building is made of stone.
Onun planı o nehir üzerinde bir köprü inşa etmektir.
- His plan is to build a bridge over that river.
O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.
- He bought the land for the purpose of building his house on it.
Bu binaların müteahhiti bilinmiyor.
- The builder of those houses is unknown.
Bu şimdiye kadar ülkemizde inşa edilmiş en büyük tanker.
- This is the largest tanker that has ever been constructed in our country.
Kuzenim gibi inşaatçılar, sık sık şantiyeye ağır malzemeler taşımak zorundalar.
- Builders, like my cousin, often have to carry heavy materials to site.
Many cars now have 12V outlets built in to plug in a cellular phone charger.
Standing 6'8 and built like a tank, Adam was not a man to be messed with.
Rugby players are of sturdy build.
Wiktionary is a community-built online dictionary.
T---- is a blazing fast, composite built aircraft.
It will laxare animos, refresh the soul of man, to see fair-built cities, streets, theatres, temples, obelisks, etc.
A well-built teenage boy in a soiled black leather studded vest and black jeans was crouched in the far corner of the cellar, waiting for us.
The basics of a well-built garden.
An in-built advantage/problem.
... edifice built a shelter the mausoleum of a roman governor ...
... have to be built every five days from now to 2050 and all of them in poor countries. ...