Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
- Life never ends but earthly life does.
Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
Tüm modeller yanlış, ancak bazıları yararlı.
- All models are wrong, but some are useful.
O her gün, dışarıda yemek yerdi, ancak şimdi buna gücü yetmiyor.
- He used to eat out every day, but now he can't afford it.
Tom hariç herkes vardı.
- Everybody but Tom was present.
Tom hariç herkes oradaydı.
- Everyone but Tom was there.
Büyük bedenimiz var, ama o renk mevcut değil.
- We have the extra-large size, but not in that color.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
- Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
Biz itiraz ettik ama o yine de dışarı gitti.
- We objected, but she went out anyway.
Yani onlardan biri gitmek zorunda. Ama hangi biri?
- That means one of them will have to go. But which one?
Tom ve Mary'nin yaklaşık 20 tane çocukları var, yani onlar kesin sayısı konusunda tam olarak emin değiller.
- Tom and Mary have about 20 children, but they're not quite sure of the exact number.
Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- But for the storm, I would have arrived earlier.
Tavsiyem olmasaydı, başarısız olurdun.
- But for my advice, you would have failed.
Fakat bekar olmanın yararlarına rağmen, onlar birgün evlenmek istiyor.
- But in spite of the merits of being single, they do want to get married some day.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
- His story may sound false, but it is true for all that.
Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
- We had no choice but to leave the matter to him.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.