Buz makinesi arızalı.
- The ice machine is broken.
Arızalı bir araba yolun ortasında duruyordu.
- A broken-down car was standing in the middle of the road.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Nakliye sırasında kırılmış olmalı.
- It must have been broken during shipping.
Sanırım bacağım kırılmış olabilir.
- I think my leg might be broken.
O, bozuk bir kamera buldu.
- He found a broken camera.
Bozuk radyoyu tamir edebilir misin?
- Can you fix the broken radio?
O makinede bir şey bozulmuş olmalı.
- Something on that machine must be broken.
Yeni yıl bahanesiyle ocakta alınan kararlar genellikle şubatta bozulmuş olur.
- New Year's resolutions made in January are often broken by February.
Tutulmamış bir söz hiç verilmemesinden daha iyidir.
- Better a broken promise than none at all.
Bu pencere bir aydır kırıktır.
- This window has been broken for a month.
Kırık bir çenesi var ve birkaç dişini kaybetti.
- He got a broken jaw and lost some teeth.
Onlar zayıftı ve ruhen çökmüştü.
- They were weak and broken in spirit.
Savaş mahkumu olarak yedi yıl geçirdikten sonra Tom çökmüş bir adamdı.
- Having spent seven years as a prisoner of war, Tom was a broken man.
Oh man! That is just broken!.
I think my shaver is broken.
The bankruptcy and divorce, together with the death of his son, left him completely broken.
Tomorrow broken skies.
A dog bit my leg and now the skin is broken.
My arm is broken.
This broken vase can't be repaired.
- This broken vase cannot be repaired.
Tom fixed the broken radio.
- Tom repaired the broken radio.