تعريف broadcaster في الإنجليزية التركية القاموس.
- ünalgı istasyonu
- ünalgı spikeri
- yayımcı
Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
- Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- yayıncı
Onu Japonya'nın kamu yayıncısı NHK tarafından üretilen bir belgeselde gördüm.
- I saw it in a documentary produced by NHK, Japan' s public broadcaster.
- {i} yayın yapan [radyo
- {i} tohum saçma makinesi
- {i} tv]
- yayın yapan
- broadcast
- (Nükleer Bilimler) yayın
O TV istasyonu sadece film yayınlamaktadır.
- That TV station broadcasts only movies.
O program şu anda yayınlanıyor.
- That program is now being broadcast.
- broadcast
- {i} radyo/televizyon yayını
- broadcast
- {f} yayımlamak
- broadcast
- {f} yayın yapmak [radyo
- broadcast
- {i} radyo yayını
- broadcast
- {i} yayın [radyo
- broadcast
- {f} duyurmak
- broadcast
- neşretmek
- broadcast
- (Televizyon) televizyon yayını yapmak
- broadcast
- yaymak
- broadcast
- (Politika, Siyaset) yayımlanan program
- broadcast
- yayım
Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
- Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- broadcast
- yayına sokmak
- broadcast
- (Askeri) yayımlama
- broadcast
- yayın (radyo, televizyon)
- broadcast
- dağıtılmış
- broadcast
- yayılmış
- broadcast
- (Politika, Siyaset) radyo veya televizyon yayını
- broadcast
- yayımlanmak
- broadcast
- yayın yapmak (radyo, tv)
- broadcast
- ekmek tohum
- broadcast
- herkese söylemek
- broadcast
- televizyon yayını
- broadcast
- ünalgı yayını yapmak
- broadcast
- {f} yayın yap
Televizyon istasyonları günde yirmi dört saat yayın yapar.
- Television stations broadcast 24 hours a day.
Amerikanın sesi Washington'dan yayın yapar.
- Voice of America broadcasts from Washington.
- broadcast
- sınalgı yayını yapmak
- broadcast
- yayınlamak
O TV istasyonu sadece film yayınlamaktadır.
- That TV station broadcasts only movies.
- broadcast
- {i} program
O program iki haftada bir yayınlanır.
- That program is broadcast every other week.
O program şu anda yayınlanıyor.
- That program is now being broadcast.
- broadcast
- ünalgı yayını
- broadcast
- bildirmek
- broadcast
- {s} radyo veya televizyonla ilgili
- broadcast
- sınalgı yayını
- broadcast
- {i} tv]
- broadcast
- {f} yayınla
Konser canlı olarak yayınlandı.
- The concert was broadcast live.
O program iki haftada bir yayınlanır.
- That program is broadcast every other week.
- broadcast
- yayını
- broadcasters
- yayıncılar
- public broadcaster
- Kamu yayıncısı
- broadcast
- {f} (broad.cast)
- broadcast
- {f} (radyo/televizyon aracılığıyla) yayımlamak
- broadcast
- saçılmış
- broadcast
- yayınlanmış
- broadcast
- neşredilmiş
- broadcast
- {f} saçmak
- broadcast
- (sıfat) radyo veya televizyonla ilgili
- broadcast
- {f} ekmek (tohum)
- broadcast
- {f} (tohum) saçmak
- broadcast
- radyo ile yayınlamak
- broadcast
- neşriyata ait
- broadcast
- {i} yayı
Konser canlı olarak yayınlandı.
- The concert was broadcast live.
O TV istasyonu sadece film yayınlamaktadır.
- That TV station broadcasts only movies.
- broadcast
- saçma suretiyle tohum ekmek
- broadcast
- etrafa yaymak radyo ile yayın yapmak
- broadcast
- haber iletmek
- broadcast
- yayın yapmak
- fertilizer broadcaster
- (Tarım) gübre serpme makinesi
- television broadcaster
- (Basın) televizyon spikeri