Beni buraya getirdiğiniz için teşekkürler.
- Thanks for bringing me here.
Bir harita getirmediğim için kendimi tekmeleyebilirdim.
- I could kick myself for not bringing a map.
Oyuna kimi getiriyorsun?
- Who are you bringing to the play?
Birisini mi getiriyorsun?
- Are you bringing anyone?
Bu, denize su getirmek gibidir.
- This is like bringing water to the sea.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Tom eve bir hediyelik eşya getirmek istedi.
- Tom wanted to bring home a souvenir.
Tayland'da, çocuk yetiştirme babanın sorumluluğu değildir; tamamen anneye aittir.
- In Thailand, bringing up the children isn't the father's responsibility; it's entirely up to the mother.
S.Jobs Disney'e büyüyü geri getirebilir mi?
- Can S. Jobs bring back the magic to Disney?
Bana dergileri getir.
- Bring me the magazines.
The new company director brought a fresh perspective on sales and marketing.
The closer Jones can really bring it.
... bringing it to lots more devices. ...
... to invest in this country's future while bringing down our deficit in a balanced ...