Chris ona bir hediye getirdi ve cesurca ona verdi.
- Chris brought her a present and bravely gave it to her.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Güvenli bir mesafeden cesur olmak kolaydır.
- It is easy to be brave from a safe distance.
Onlar onu güçlü bir erkeğin cesur hareketi olarak gördüler.
- They saw it as the brave act of a strong man.
Tom cesur ve yiğittir.
- Tom is brave and courageous.
Kahramanlık büyük bir erdemdir.
- Bravery is a great virtue.
Bu ülke onun için mücadele edecek çok sayıda kahraman olduğu için özgürlerin ülkesi olarak kalmaya devam edecektir.
- This country remains the land of the free because there are so many brave to fight for it.
After braving tricks on the high-dive, he braved a jump off the first diving platform.