Your political party is completely corrupt.
- Sizin siyasi partiniz tamamen bozulmuş.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
I cannot grill this meat. It has gone bad!
- Bu eti ızgara yapamam. Bozulmuş!
Tom died because he had eaten some contaminated beef.
- Tom biraz bozulmuş sığır eti yediği için öldü.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
Public morals have been corrupted in this town.
- Genel ahlak bu kasabada bozulmuş.
Something on that machine must be broken.
- O makinede bir şey bozulmuş olmalı.
It occurred to me that my watch might be broken.
- Bana, saatim bozulmuş gibi geldi.
Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
Tom was feeling down because Mary made fun of his hair style.
- Tom'un morali bozuktu çünkü Mary onun saç sitiliyle dalga geçti.
Tom broke off his engagement to Mary.
- Tom Mary ile nişanını bozdu.
The morals of our politicians have been corrupted.
- Siyasetçilerimizin ahlakı bozuldu.
Voters must not be corrupted.
- Seçmenler bozuk olmamalıdır.
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
Does milk spoil quickly?
- Süt çabuk bozulur mu?
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
Tom was attacked by a grizzly bear.
- Tom bir boz ayı tarafından saldırıya uğradı.
Dan made a grizzly discovery.
- Dan bir boz ayı keşfetti.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
Tom ate some spoiled food and became sick.
- Tom biraz bozulmuş yiyecek yedi ve hastalandı.
It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
- Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.