تعريف bozmak في التركية الإنجليزية القاموس.
- {f} ruin
I don't want to ruin Tom's holiday.
- Tom'un tatilini bozmak istemiyorum.
I would've told you earlier, but I didn't want to ruin dinner.
- Sana daha önce söylerdim ama akşam yemeğini bozmak istemedim.
- break
I'd like to break this 100 dollar bill into four 20 dollar bills and twenty singles.
- Ben bu 100 dolarlık banknotu, dört tane 20 dolarlık banknot ve yirmi tane tekliğe bozmak istiyorum.
We want to break off this negotiation.
- Biz bu müzakereyi bozmak istiyoruz.
- spoil
I don't want to spoil the surprise.
- Sürprizi bozmak istemiyorum.
Do you want to spoil the best moment in my life?
- Hayatımdaki en iyi anı bozmak mı istiyorsun?
- cash
- corrupt
- damage
- change
- disrupt
- vitiate
- disorder
Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN.
- Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.
- put to shame
- to spoil, to ruin, to disrupt, to upset, to mar, to decompose, to decay, to rot, to frustrate, to undo, to demolish; to taint, to adulterate; to disarrange, to disorder; to flatten, to flummox, to disconcert, to mortify, to humiliate, to embarrass, to sco
- to change, break (a specified amount of money) into smaller units
- wreck
- exchange
- to change, exchange (a specified amount of money) for another currency
- disappoint
- whittle off
- to rip out the seams of (a garment) or to cut up (a garment) (so that it can be remade)
- to deflower, deprive (a woman) of her virginity
- break down
- put out of action
- violate
- to have (something) on the brain, be too wrapped up in: Aklını seksle bozdu. He's got sex on the brain
- to embarrass, discomfit, discountenance
- upset
- to upset, spoil (plans, a system)
- (for the weather) to turn nasty, get cold, stormy, or snowy
- whittle down
- to upset (one's stomach)
- discomfit
- adulterate
- to complete the harvest in, harvest everything in (a specified place)
- to mess up, make a mess of (a place)
- undo
- whittle away
- unmake
- to spoil, ruin; to harm, damage; to mar; to impair
- (Askeriye) to defeat (a unit) decisively, rout
- law to abrogate; to quash; to overturn
- to violate (an agreement)
- {f} impair
- {f} mess
- {f} murder
- {f} abash
- {f} abolish
- {f} deteriorate
- {f} affect
- {f} confound
- {f} thwart
- {f} blemish
- {f} contaminate
- {f} sour
- (deyim) fuck up
- humiliate
- cloud
- rupture
- bungle
- finish
- decompose
- trim
- check off
- shadow
- scuttle
- (Ticaret) impairment
- muddle
- overrule
- turn
- strike
- scramble
- boz
- {i} grizzle
- boz
- {s} gray
Don't eat me, gray wolf, I'll sing a song for you.
- Bozkurt, beni yeme, senin için bir şarkı söylerim.
- sinirini bozmak
- annoy
- bozma
- cancel
- sinir bozmak
- annoy
- biçimini bozmak
- distort
- biçimini bozmak
- deform
- boz
- disrupted
At the meeting he monopolized the discussion and completely disrupted the proceeding.
- Toplantıda o, tartışmayı tekeline aldı ve davayı tamamen bozdu.
My sleep cycle has been disrupted.
- Benim uyku döngüm bozuldu?
- boz
- discomposed
- bozma
- infraction
- bozma
- impairment
- moral bozmak
- get somebody down
- moralini bozmak
- depress
- sinirini bozmak
- unnerve
- temelini bozmak
- sap
- bozma
- (Kanun) recision
- bozma
- baffle
- bozma
- (Kanun) reversal
- bozma
- letting
- bozma
- (Kanun) reversion
- bozma
- (Kanun) abolition
- bozma
- distortion
- bozma
- reconstructed
- bozma
- bungle
- kızlık bozmak
- (Argo) deflorate
- kızlık bozmak
- (Argo) deflower
- kızlık bozmak
- (Argo) knock off
- kızlık zarı bozmak
- deflower
- moral bozmak
- demoralize
- oyun bozmak
- spoil the game
- boz
- mar
Tom and Mary have broken off their engagement.
- Tom ve Mary nişanlarını bozdular.
Tom wondered why Mary seemed so depressed.
- Tom Mary'nin neden çok morali bozuk göründüğünü merak ediyordu.
- boz
- {f} bungle
- boz
- corrupt
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
The party in power is corrupt, but the opposition is little better.
- İktidar partisi bozulmuş fakat muhalefet biraz daha iyi.
- boz
- make imperfect
- boz
- {f} depraved
- boz
- bang up
- boz
- addle
- boz
- {f} corrupting
These foreign words are corrupting our beautiful language.
- Bu yabancı kelimeler güzel dilimizi bozuyor.
- boz
- infringe
- boz
- unmake
- boz
- {f} impaired
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
- boz
- muck up
- boz
- {f} spoil
She has spoiled her work by being careless.
- Dikkatsizliği ile işini bozdu.
The figure on the left spoils the unity of the painting.
- Soldaki figür resmin bütünlüğünü bozuyor.
- boz
- {f} spoiling
You're spoiling the mood.
- Sen ruh halini bozuyorsun.
I'm not spoiling their view.
- Ben onların manzarasını bozmuyorum.
- boz
- {f} blight
- boz
- grizzly
Tom was attacked by a grizzly bear.
- Tom bir boz ayı tarafından saldırıya uğradı.
Layla thinks that a dingo is as big as a grizzly.
- Leyla bir dingonun bir boz ayı kadar büyük olduğunu düşünüyor.
- boz
- {f} bungling
- boz
- deface
- boz
- {f} hashing
- boz
- {f} disrupting
- boz
- distort
- boz
- impair
Sami's vision was severely impaired.
- Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
He has some cognitive impairment.
- Onun biraz bilişsel bozukluğu var.
- boz
- {f} spoiled
It looks like Tom got sick from eating the spoiled food.
- Öyle görünüyorki Tom bozuk yiyecek yemekten hasta oldu.
I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
- Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- boz
- annul
- boz
- {f} spoilt
- boz
- check off
- boz
- {f} marred
- boz
- {f} corrupted
Easy living corrupted the warrior spirit.
- Kolay yaşamak savaşçı ruhu bozdu.
For some reason the message text was corrupted, so I restored it before reading.
- Her nasılsa mesaj bozulmuş, bu yüzden okumadan önce düzelttik.
- boz
- quash
- boz
- deprave
- boz
- disarrange
- boz
- discompose
- bozma
- ruining
- bozma
- defilement
- bozma
- rape
- bozma
- cancellation
- bozma
- disruption
- bozma
- garble
- bozma
- infringement
- bozma
- frustration
- bozma
- {i} hashing
- güzelliğini bozmak
- blemish
- sinir bozmak
- irritate
- bozma
- violence
- boz
- dele
- boz
- deformed
- boz
- {f} distorted
- boz
- blemished
- bozma
- corrupting
- dengeyi bozmak
- To disrupt the balance
- düzeni bozmak
- to make waves
- ezber bozmak
- memorization to ruin
- ezber bozmak
- Defamiliarize
- f l. (verpfuschen) bozmak, berbat etm
- f l. (Verpfuschen) corrupt, terrible ETM
- kızlık bozmak
- To break her maiden
- kızlık bozmak
- (Argo) ruin
- sihrini bozmak
- To break the spell
- ziyan etmek. telef etmek. bozmak
- to waste. to waste. corrupt
- ablukayı bozmak
- to break the blockade
- ahenkini bozmak
- to create disunity between or in, upset the tranquillity that existed between or in
- ahlakını bozmak
- to debauch, to pervert, to deprave
- ahlakını bozmak
- to corrupt or debase (someone's) morals, corrupt
- ahlâkını bozmak
- demoralize
- ahlâkını bozmak
- deprave
- ahlâkını bozmak
- taint
- aklını bozmak
- get one's claws into
- akılını bozmak
- to be obsessed (with)
- andını bozmak
- to violate an oath
- anlaşmayı bozmak
- to break an agreement, to violate an agreement
- antını bozmak
- to violate one's oath
- aptes bozmak
- to relieve nature, to empty the bowels
- aptes bozmak
- to go to the toilet
- ara bozmak
- set at odds
- ara bozmak
- make mischief
- ara bozmak
- create a rift
- ara bozmak
- to destroy the friendship (between), to sow discord
- ara bozmak
- embroil
- ara bozmak
- to destroy the friendship (between or among)
- ara bozmak
- disunite
- aralarını bozmak
- to sow discord
- aralarını bozmak
- set at variable
- aralarını bozmak
- set at odds
- asabını bozmak
- get on smb.'s nerves
- asayişi bozmak
- disturb the peace
- asayişi bozmak
- to break the peace
- ayar bozmak
- change setting
- ayar bozmak
- detune
- ağzını bozmak
- to talk smut, to use bad language
- ağzının tadını bozmak
- to spoil the enjoyment (of)
- ağızını bozmak
- to swear, use bad language
- barışı bozmak
- to break the peace
- bağ bozmak
- to harvest grapes
- bekâretini bozmak
- deflorate
- bekâretini bozmak
- deflower
- biçimini bozmak
- to deform
- biçimini bozmak
- disfigure
- boz
- rough, waste, uncultivated (land)
- boz
- grey, gray; (toprak) uncultivated
- boz
- dun
- boz
- grey
- boz
- earth-brown; brown; ash-gray; gray
- boz
- griseous
- boz
- defaced
- boz
- derange
- boz
- rumple
- boz
- deform
- boz
- muckup
- boz
- discomfit
Don't worry. Your joke did not really discomfit me.
- Endişelenme. Şakan beni gerçekten bozmadı.
- bozma
- defacement
- bozma
- exchange
- bozma
- (Hukuk) breach
- bozma
- changing
- bozma
- stain
- bozma
- violation
- bozma
- annulment
- bozma
- mutilation
- bozma
- dislocation
- bozma
- vitiation; breach
- bozma
- breaking
- bozma
- dissolution