He is almost six feet tall.
- O, neredeyse altı fit boyundadır.
I am almost 180 centimeters tall.
- Yaklaşık 180 santimetre boyundayım.
Our boat won by two lengths.
- Teknemiz iki boyla kazandı.
His horse won by three lengths.
- Onun atı üç boy farkla kazandı.
Meg is about the same height as Ken.
- Meg Ken ile yaklaşık aynı boydadır.
Tom and Mary are about the same height.
- Tom ve Mary yaklaşık aynı boydalar.
Members of that tribe settled along the river.
- O kabilenin üyeleri nehir boyunca yerleşti.
The Gauls are close to the Germanic tribes.
- Galyalılar, Germen boylarına yakındır.
Tom comes from another dimension.
- Tom başka bir boyuttandır.
What are the dimensions of the room?
- Odanın boyutları nedir?
It is important to recognize the extent of one's ignorance.
- Birinin cehaletinin boyutunu bilmek önemlidir.
Layla's letters revealed the extent of her racism.
- Leyla'nın mektupları onun ırkçılığının boyutlarını ortaya çıkardı.
I am not a dwarf. I am of short stature.
- Ben cüce değilim. Kısa boyluyum.
Tom was small in stature.
- Tom boy olarak küçüktü.
Tom stood in front of a full-length mirror, looking at himself.
- Tom kendisine bakarak bir boy aynasının önünde durdu.
I have a full-length mirror in my bedroom.
- Yatak odamda bir boy aynası var.
Do you have these shoes in my size?
- Bu ayakkabılardan benim boyutumda olanından sizde var mı?
My dog is almost half the size of yours.
- Benim köpeğim neredeyse boyunuzun yarısı kadar.
Tom figured it would take him a full day to finish painting the garage.
- Tom garajı boyamayı bitirmenin onun bir gününü alacağını düşündü.
I wish I could figure out how to get my car painted without paying a lot of money.
- Keşke çok para ödemeden arabamı nasıl boyatacağımı bulabilsem.
Don't boy me!.
I like the boy.''.
Dost thou call me fool, boy?.
Here, boys, heel; yes, Bobby, show the puppies how, good boy!.
Steve is a boy of 16.
That's my boy.
When the 'dipenda' (independence movement) in Belgian Congo turned violent, the white colonisators' often materially privileged black domestic boys were mistrusted and often abused as collaborators.
Boy, I wish I could go to Canada!.
Me and my boy grew up together in Southside.
Bu, saatini bulan delikanlı.
- This is the boy who found your watch.
Parkta bir sürü delikanlı çalışıyor.
- A lot of boys are running in the park.
Küçük oğlan hayvanat bahçesinde.
- The little boy is at the zoo.
Oğlana gönderilen mektupta ilginç bir öykü vardı.
- There was an interesting story in the letter to the boy.
Ben erkek çocukların şarkı söylediğini duydum.
- I heard the boys singing.
İki erkek çocuk yemeklerini kendi aralarında pişirdi.
- The two boys cooked their meal between them.
Vay be, bu cümle de amma tantana kopardı.
- Boy, that sentence sure caused a kerfuffle.
Benim bütün oğullarım büyüdü.
- My boys are all grown up.
Oğullarım benim her şeyimdir.
- My boys are my everything.
Küçük çocuk yolun aşağısında kayboldu.
- The little boy disappeared down the road.
Çocuk okumayı beceriyormuş gibi yapıyordu, ama kitabı baş aşağı tutuyordu.
- The boy pretended he could read, but he was holding the book upside down.