As Jesus passed along the Sea of Galilee, he saw Simon and his brother Andrew casting a net into the lake.
- İsa, Galilee Denizi boyunca geçerken, Simon ve kardeşi Andrew'in göle bir ağ attıklarını gördü.
There were scribbles all along the wall.
- Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
War has produced famine throughout history.
- Savaş, tarih boyunca sıkıntı üretti.
She cried throughout the night.
- Bütün gece boyunca ağladı.
The island is covered with ice and snow during the winter.
- Ada kış boyunca buzla ve karla kaplıdır.
I stayed at my uncle's during the summer.
- Ben yaz boyunca amcamın evinde kaldım.
In the course of a year my son grew stronger.
- Bir yıl boyunca oğlum daha da güçlendi.
Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
- Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
I walked across the park.
- Ben park boyunca yürüdüm.
We walked across the ice.
- Biz buz boyunca yürüdük.
I'll never see him again as long as I live.
- Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
A river runs down through the valley.
- Vadi boyunca bir nehir akmaktadır.
Tom followed his parents down the street.
- Tom yol boyunca ebeveynlerini izledi.
We camped there over the holiday.
- Tatil boyunca orada kamp yaptık.
Tom borrowed some books from the library to read over the weekend.
- Tom hafta sonu boyunca okumak için kütüphaneden bazı kitaplar ödünç aldı.
It is very cold here all the year round.
- Burası tüm sene boyunca soğuk olur.
The gate is closed all the year round.
- Kapı tüm yıl boyunca kapalı.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
There were scribbles all along the wall.
- Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
She hears English all through the day.
- O gün boyunca İngilizce duyar.
The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
- Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
- Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
War has produced famine throughout history.
- Savaş, tarih boyunca sıkıntı üretti.