I saw her walking along the kerb.
- Onun bordür boyunca yürüdüğünü gördüm.
The bus rattled as it drove along the bumpy road.
- Otobüs engebeli yol boyunca giderken takırdadı.
Throughout my life, I've had the great pleasure of travelling all around the world and working in many diverse nations.
- Hayatım boyunca, tüm dünyada seyahat etmekten ve birçok farklı uluslarda çalışmaktan büyük zevk aldım.
He has worked throughout the whole day.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
Roger worked at any job he could find during the day.
- Roger bulabildiği herhangi bir işte gün boyunca çalıştı.
I stayed at my uncle's during the summer.
- Ben yaz boyunca amcamın evinde kaldım.
In the course of the past year, prices have doubled.
- Geçen yıl boyunca, fiyatları ikiye katlandı.
Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
- Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
We walked across the ice.
- Biz buz boyunca yürüdük.
I walked across the park.
- Ben park boyunca yürüdüm.
I'll never see him again as long as I live.
- Hayatım boyunca onunla bir daha görüşmeyeceğim.
Tom followed his parents down the street.
- Tom yol boyunca ebeveynlerini izledi.
Tom walked down the hall alone.
- Hol boyunca tek başıma yürüdüm.
I was roaming over the mountains all through the night.
- Bütün gece boyunca dağlarda dolaşıyordum.
Kate stays in Izu over the weekend.
- Kate hafta sonu boyunca Izu'da kalır.
It is very cold here all the year round.
- Burası tüm sene boyunca soğuk olur.
It is cold all year round here.
- Burada tüm sene boyunca hava soğuktur.
Dan maintained his innocence all along the lawsuit.
- Dan tüm dava boyunca masumiyetini korudu.
There were scribbles all along the wall.
- Bütün duvar boyunca karalamalar vardı.
The dog kept barking all through the night.
- Köpek bütün gece boyunca havlamayı sürdürdü.
She cried throughout the night.
- Bütün gece boyunca ağladı.
Tom chased Mary all the way to the station.
- Tom Mary'yi bütün yol boyunca istasyona kadar kovaladı.
The train was so crowded that I had to keep standing all the way.
- Tren o kadar kalabalıktı ki ben bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda kaldım.
War has produced famine throughout history.
- Savaş, tarih boyunca sıkıntı üretti.