Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
- We are bound to each other by a close friendship.
Onun eli kolu bağlıydı.
- He was bound hand and foot.
Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.
- Tom's bound to need help to move into his new apartment.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.
- This limited express is bound for Sendai.
O kesinlikle sınavı geçecek.
- He is bound to pass the test.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.
- The hostages were bound and gagged.
Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.
- The thief was bound hand and foot.
Los Angeles'a giden bir uçağa bindi.
- He boarded a plane bound for Los Angeles.
Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi.
- Tom boarded a train bound for Tokyo.
Tom unutmaya zorunlu.
- Tom is bound to forget.
O şekilde olması zorunluydu.
- It was bound to happen that way.
Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
- A convergent sequence is bounded.
Bindiğimiz uçak San Fransisko'ya gitmek üzereydi.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
The rabbit bounded down the lane.
Kansas is bounded by Nebraska on the north, Missouri on the east, Oklahoma on the south and Colorado on the west.
Is that message bound for me?.
I had bound the splint with duct tape.
They were bound to come into conflict eventually.
You are not legally bound to reply.
The deer crossed the stream in a single bound.
Somewhere within these bounds you may find a buried treasure.