تعريف both(a) في الإنجليزية التركية القاموس.
- both
- {s} her ikisi de
Her ikisi de dışarıya bakmak için pencereye gitti.
- Both of them went to the window to look outside.
Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.
- Both the brothers were out.
- both
- {z} her ikisi; ikisi de: both of them her ikisi. both of us her ikimiz. ''Did the packages come?'' ''Yes, both came.'' ''Paketler geldi mi?''
- both
- (her) iki
- both
- {s} ikisi de
Kardeşlerin ikisi de öldü.
- Both of the brothers are dead.
Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
- Both of my parents were brought up in the country.
- both of
- -in her ikisi de
- both
- herboth he and I hem o hem de
- both
- her ikiside
Onların her ikiside evli değil.
- They are both unmarried.
- both
- her ikisi (de)
- both and
- hem hem de
- both as ... and as ...
- hem ... hem ... olarak
- both dates inclusive
- (Ticaret) her iki tarih dahil
- both days inclusive
- (Sigorta) her iki gün dahil
- both font types
- (Bilgisayar) her iki yazı tipi türü
- both font types
- (Bilgisayar) her iki yazı tipi
- both hanging
- (Bilgisayar) her iki yanda asılı
- both he and i
- hem o, hem ben
- both pages
- (Bilgisayar) her iki sayfa
- both shifts
- (Bilgisayar) her iki üstkarakter
- both side
- önlü arkalı
- both sides
- (Bilgisayar) iki tarafa
Biz o konuda her iki tarafa adaletli davranmalıyız.
- We should do justice to both sides on that issue.
- both sides
- iki taraf
Her iki tarafta da milyonlarca asker ölüyordu.
- Soldiers on both sides were dying by the millions.
Her iki tarafta da kayıplar ağırdı.
- Losses were heavy on both sides.
- both strict
- (Bilgisayar) ikisi de asıl
- both strict
- (Bilgisayar) ikisi de kesin
- both... and
- hem
- both
- her iki
Ebeveynlerimin her ikisi de şu an evdeler.
- Both my parents are at home now.
Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
- Tom and his wife both have to work to make ends meet.
- both
- iki
Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
- Both of my parents were brought up in the country.
O, her iki bacağından felçlidir.
- She is paralyzed in both legs.
- both
- (both ...and ...) sadece ...değil
- both
- aynı zamanda
Sadece siz değil aynı zamanda ben de suçlanmalıyım.
- We are both to blame.
İkisini aynı zamanda yapamazsın.
- You can't do both at the same time.
- both
- her ikisi
Tom ve karısı kıt kanaat geçinmek için her ikisi çalışmak zorunda.
- Tom and his wife both have to work to make ends meet.
Ebeveynlerimin her ikisi de ülkede yetiştirildiler.
- Both of my parents were brought up in the country.
- both and
- hem hem (de)
- both he and I
- hem o hem de ben
- both of
- in her ikisi de
- both of us
- ikimiz
Sanırım her ikimiz de gerçekten o kadar iyi Fransızca konuşmuyoruz.
- I guess both of us don't really speak French all that well.
İkimiz de Bostonluyuz.
- Both of us are from Boston.
- Both your lives are in the scales
- Her ikinizin de hayatı tartışılıyor
- both ... and
- hem ... hem (de)
- both for
- için hem de
- both of you
- ikinizede
look like both of you.
- both sexes population
- her iki cinsin popülasyonu
- both to
- hem de
- both to blame collision clause
- Sözlük anlamı iki tarafı da sorumlu tutan hüküm olmakla beraber konşimento ya da taşıma sözleşmesine konulduğunda önemli bazı sonuçlar doğurur. Örn. yük taşıyan bir geminin yüksüz olarak seyreden bir gemi ile çatışması halinde boş geminin yükte meydana gelen hasar nedeniyle yük sahibine ödediği tazminattan yük sahibinin de taşımayı yapan gemiye çatışmadaki hasar oranına göre ödeme yapması gerekir
- both to blame collision clause
- (Gemicilik) Bir gemi ile diğer geminin her iki tarafın ihmali sonucunda çarpışması durumunda, olay sonucu ortaya çıkan maddi kayıpların ve çarpışmadan önceki faiz değerinin dikkate alınarak her iki gemi tarafından mal sahiplerinin kayıplarının karşılanması
- both way
- Her iki yol
- both ways
- her iki yönde
- Both your lives are in
- Her ikinizin de hayatı tartışılıyor
- both as ... and as ..
- hem ... hem ... olarak: I respect her both as a teacher and as a person. Hem hoca, hem insan olarak ona saygı duyuyorum
- both to blame collision clause
- (Ticaret) iki taraflı kusur klozu
- keep a foot in both camps
- nabza göre şerbet vermek
- on both
- her iki
- on both
- her ikisinde de
- on both
- ikisinde de
- beam with both ends built in
- her iki ucu ankastre kiriş
- burn the candle at both ends
- gecesini gündüzüne katmak
- either or both
- biri ya da ikisi
- have it both ways
- her iki durumdan da yararlanmak
- make both ends meet
- idare etmek
- play both ends against the middle
- şeytana külahı ters giydirmek
- Jump in with both feet
- Dört elle sarılmak
If you want to be a part of this family, you need to jump in with both feet.
- Jump in with both feet
- (deyim) Bir işe düşünmeden, değerlendirme yapmadan girişmek, konuşmak ve şaire
That's just like Julie - always jumping in with both feet before she knows the facts.
- They both talk so much you can´t get a word in edgewise
- k. dili Her ikisi o kadar çok konuşuyor ki senin konuşmana hiç fırsat kalmıyor
- burn the candle at both ends
- fazla çalışmak. hold a ~ He doesn´t hold a candle to her. Onun eline su dökemez
- good luck to you both
- ikiniz de iyi şanslar
- have both one´s feet on the ground
- aklı başında olmak, gerçekçi ve pratik bir şekilde düşünmek
- lost the sight in both eyes
- gözlerini kaybetti
- make both ends meet
- geliri gidere denkleştirmek
- make both ends meet
- ayağını yorganına göre uzatmak
- make both ends meet
- iki yakayı bir araya getirebilmek
- make both ends meets
- (deyim) para açısından idare etmek (to have enough money to pay for your basic expensesMy wages were so löw that İ had to take a second job just to make ends meet)
- on both side
- Her iki tarafta
- on both sides
- her iki taraf
- paralysis of both arms and legs
- Her iki kol ve bacak felci
- play both ends against the middle
- kendi çıkarı için başkalarını birbirine düşürmek
- possessing qualities of both sexes
- Her iki cinsiyette de nitelikleri haiz
- type both world here
- ananın ki denir
- you can't have it both ways
- hem nalına hem mıhına
- They both talk so much
- {k} Her ikisi o kadar çok konuşuyor ki senin konuşmana hiç fırsat kalmıyor
- burnt the candle at both ends
- kaçış olmamak
- burnt the candle at both ends
- fazla seçeneği olmamak
- cut both ways
- hem lehine, hem aleyhine olmak
- cuts both ways
- yararı kadar zararı da var
- fit both
- (Bilgisayar) ikisine de sığdır
- gridlines: both
- (Bilgisayar) kılavuz çizgileri: ikisi de
- have it both ways
- (deyim) iki isten ayni zamanda yararlanmak,iki isi bir arada yapmak
- i would like to try both of them on
- her ikisini de denemek istiyorum
- it cuts both ways
- (deyim) atasozu- ayni sey karsisindaki icin de gecerlidir
- kick with both hind feet
- çifte
- make both ends meet
- geçinmek
- make both ends meet
- iki yakası bir araya gelmek
- make both ends meet
- kazancı masrafına yetişmek, idare etmek
- take one's courage in both hands
- cesaretini toplamak
- take one's courage in both hands
- dişini sıkmak