Yapabileceğimiz tek şey ona katlanmaktı.
- The only thing we could do was to bear with it.
Bu mektup bir yabancı damgası taşımaktadır.
- This letter bears a foreign stamp.
O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
- She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
- A bear can climb a tree.
Ben çocukken, komşuları korkutmak için bir evcil kahverengi ayım olsun istedim.
- When I was little, I wanted to have a pet brown bear to scare my neighbors.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
- Be born, get married, and die; always bring money.
Benim doğum günüm 12 Haziran. Magdalena, benimle aynı günde ve yılda doğdu.
- My birthday is June 12. Magdalena was born on the same day and year as me.
Şubat ayında doğanlar diğer aylarda doğanlardan ayın daha yüksek yüzdesini doğum günlerini kutlayarak harcarlar.
- People born in February get to spend a higher percentage of the month celebrating their birthdays than those born in other months.
O, Marilyn Monroe'ya acayip bir benzerlik taşımaktadır.
- She bears an uncanny resemblance to Marilyn Monroe.
Buz bizim ağırlığını taşıyabilecek mi?
- Will the ice bear our weight?
Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bir savaşın patlak verdiği Aralık 1941'de henüz doğmamıştım.
- I was not yet born when a war between Japan and the U.S. broke out in December 1941.
Adam fakir olarak doğmaktan utanıyordu.
- The man was ashamed of being born poor.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
Tom'un ya sabır çekmek dışında bir seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
Savaşın bittiği yıl doğmuşum.
- The year the war ended, I was born.
Japonya'da doğmuş olmayı tercih ederdim.
- I would rather have been born in Japan.
Tom doğuştan kör değildi.
- Tom was not born blind.
Tom doğuştan sanatçı.
- Tom is a born artist.
A tree bears leaves in spring.
O, Yengeç burcunda doğan kızların cesur olduğunu söylüyor.
- It says girls born under Cancer are 'daring'.
Ben Showa döneminde doğan bir insanım.
- I'm a person who was born during the Showa era.
29 haziran 1979 da zonguldakta doğdu.
1988'de York'ta doğdum.
- I was born in 1988 in York.
Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
- Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
- Tom had no choice but to grin and bear it.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
- She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Irving is further required, as a matter of practice, to spell out what he contends are the specific defamatory meanings borne by those passages.
Later experiments have borne out his theory.
Bears look for over-priced securities to sell short.
You rang me last night but it was bear late and I didn't answer.
The jury could see he was bearing false witness.
The great bear market starting in 1929 scared a whole generation of investors.
The harbour bears North by Northeast.
I ought really to have called him my sergeant. He's a born sergeant. That's as much as to say he's a born scoundrel.