O konuda çok fazla övünme.
- Don't boast too much about that.
Onun övünmelerini dinlemekten usandım.
- I'm tired of listening to his boasts.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
O, iyi yüzebilmesiyle övünür.
- He boasts that he can swim well.
Tom at yarışında asla yenilmemekle övünüyor.
- Tom boasts of never having been defeated in a horse race.
İsviçre birçok turistik yerlerle övünç duyuyor.
- Switzerland boasts many sights.
The hotel boasts one of the best views of the sea.