Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Övünmek için değil ama ben dün ilk milyon dolarımı kazandım.
- Not to brag, but I just made my first million dollars yesterday.
Övünmek için değil ama ben dün ilk milyar dolarımı kazandım.
- Not to brag, but I just made my first billion dollars yesterday.
O, asla başarısıyla övünmedi.
- He never boasted of his success.
Onun övünmelerini dinlemekten usandım.
- I'm tired of listening to his boasts.
Fransız palavralarına katlanmak zordur.
- It's hard to endure the boastings of the French.
O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.
- She boasted of having won the first prize.
O, yetenekleri hakkında övündü.
- He boasted about his skills.
Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
- Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
Tom kesinlikle çok övünür.
- Tom certainly brags a lot.
Böbürlenmek istemedim.
- I didn't want to brag.
Tom yeni telefonuyla böbürlendi.
- Tom bragged about his new phone.
İsviçre birçok turistik yerlerle övünç duyuyor.
- Switzerland boasts many sights.
Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.
- Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race.
O genellikle övünmez.
- He usually doesn't brag.
The hotel boasts one of the best views of the sea.