boşaltan

listen to the pronunciation of boşaltan
التركية - الإنجليزية
exhausting
Apt at exhausting ; very tiring

This task is exhausting !.

present participle of exhaust
producing exhaustion; "an exhausting march"; "the visit was especially wearing
{s} tiring, draining
Producing exhaustion; as, exhausting labors
making you feel extremely tired
having a debilitating effect; "an exhausting job in the hot sun"
producing exhaustion; "an exhausting march"; "the visit was especially wearing"
boşalt
evacuate

The hotels along the beach were evacuated. - Sahil boyuncaki oteller boşaltıldı.

There's a fire in the building. We have to evacuate immediately. - Binada bir yangın var. Hemen boşaltmalıyız.

boşalt
cleanout
boşalt
(Bilgisayar) free
boşalt
(Bilgisayar) drain

Use a strainer to drain the pasta. - Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.

The school drains the pool once a month. - Okul havuzu ayda bir kez boşaltır.

boşalt
(Bilgisayar) clear

Clear the road. It's not safe. - Yolu boşaltın. Güvenli değil.

I've cleared my schedule. - Programımı boşalttım.

boşalt
(Bilgisayar) empty

Tom had to empty his apartment in two days. - Tom iki gün içerisinde apartmanını boşaltmak zorundaydı.

I'm going to empty this cabinet so that you can use it. - Kullanabilmen için bu dolabı boşaltacağım.

boşalt
make empty
boşalt
{f} handling
boşalt
{f} uncharged
boşalt
clear out
boşalt
pour

She poured boiling water into the cup. - Kaynayan suyu bardağa boşalttı.

The excited crowd poured out of the stadium. - Heyecanlı kalabalık stadyumu boşalttı.

boşalt
{f} void
boşalt
{f} pouring
boşalt
{f} teeming
boşalt
drain down
boşalt
{f} dump

These corporations want to dump lead and radioactive waste in our drinking water. This cannot be tolerated. - Bu şirketler kurşun ve radyoaktif atıkları içme suyumuza boşaltmak istiyorlar. Bu hoşgörülemez.

Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table. - Yatmadan önce genelde ceplerindeki tüm bozuk paraları çıkartıp masaya boşaltır.

boşalt
make hollow
boşalt
{f} voiding
boşalt
make void
boşalt
clean out
boşalt
{f} evacuating
boşalt
{f} discharge

A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply. - Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.

boşalt
unload

Tom unloaded the car. - Tom arabayı boşalttı.

The ship anchored in the harbour and unloaded its goods. - Gemi limana demir attı ve yükünü boşalttı.

boşalt
(Biyoloji) excrete
boşalt
vacate

We need to vacate the house by the end of the month at the latest. - En geç ayın sonuna kadar evi boşaltmamız gerekiyor.

kayığın suyunu boşaltan kimse
bailer
boşaltan
المفضلات