boşaltılmak

listen to the pronunciation of boşaltılmak
التركية - الإنجليزية
for all the ammunition in (a firearm) to be fired
to have sex with a person other than one's spouse
(for reins, a rope) to be slackened
(Slang) tip out
to be poured out, be emptied; to be drained
to be emptied, be made empty or bare; (for a property) to be vacated; (for a conveyance) to be unloaded
tip out
boşalt
evacuate

There's a fire in the building. We have to evacuate immediately. - Binada bir yangın var. Hemen boşaltmalıyız.

The hotels along the beach were evacuated. - Sahil boyuncaki oteller boşaltıldı.

boşalt
cleanout
boşalt
(Bilgisayar) free
boşalt
(Bilgisayar) drain

The school drains the pool once a month. - Okul havuzu ayda bir kez boşaltır.

Use a strainer to drain the pasta. - Makarnayı boşaltmak için bir süzgeç kullanın.

boşalt
(Bilgisayar) clear

Clear the road. It's not safe. - Yolu boşaltın. Güvenli değil.

I've cleared my schedule. - Programımı boşalttım.

boşalt
(Bilgisayar) empty

I'm going to empty this cabinet so that you can use it. - Kullanabilmen için bu dolabı boşaltacağım.

Empty the purse into this bag. - Cüzdanı bu çantaya boşalt.

boşaltılma
discharge
boşalt
make empty
boşalt
{f} handling
boşalt
{f} uncharged
boşalt
clear out
boşalt
pour

The excited crowd poured out of the stadium. - Heyecanlı kalabalık stadyumu boşalttı.

She poured boiling water into the cup. - Kaynayan suyu bardağa boşalttı.

boşalt
{f} void
boşalt
{f} pouring
boşalt
{f} teeming
boşalt
drain down
boşalt
{f} dump

These corporations want to dump lead and radioactive waste in our drinking water. This cannot be tolerated. - Bu şirketler kurşun ve radyoaktif atıkları içme suyumuza boşaltmak istiyorlar. Bu hoşgörülemez.

Before going to bed, he usually takes all the coins from his pockets and dumps them on the table. - Yatmadan önce genelde ceplerindeki tüm bozuk paraları çıkartıp masaya boşaltır.

boşalt
make hollow
boşalt
{f} voiding
boşalt
make void
boşalt
clean out
boşalt
{f} evacuating
boşalt
{f} discharge

A sewage treatment plant discharged toxic chemicals into the town's water supply. - Bir atık su arıtma tesisi şehrin su kaynağının içine zehirli kimyasallar boşalttı.

boşalt
unload

They unloaded the ship. - Gemi yükünü boşalttı.

It'll take some time to finish unloading the truck. - Kamyonu boşaltmayı bitirmek biraz zaman alacak.

boşalt
(Biyoloji) excrete
boşalt
vacate

We need to vacate the house by the end of the month at the latest. - En geç ayın sonuna kadar evi boşaltmamız gerekiyor.

التركية - التركية
Boşaltma işine konu olmak
boşaltılma
Boşaltılmak işi veya durumu
boşaltılmak
المفضلات