They attempted in vain to bribe the witness.
- Boş yere tanığa rüşvet vermeye yeltendiler.
She tried in vain not to cry.
- Ağlamamak için boş yere çabaladı.
Tom shouldn't be unduly concerned.
- Tom boş yere endişeli olmamalı.
He got the book for nothing.
- O, kitabı boş yere aldı.
He gave it to me for nothing.
- O, boş yere onu bana verdi.
There's enough room for everybody.
- Herkes için yeterli boş yer var.