boğazlı

listen to the pronunciation of boğazlı
التركية - الإنجليزية
free liver
having a throat; having a neck; gluttonous
tending to eat and drink to excess
long-necked (bottle, etc.)
gourmand
gluttonous
gormand
cormorant
(someone) who is a big eater, who has a voracious appetite
polo neck
having a neck
having a throat
freeliver
great eater
boğaz
{i} throat

He cleared his throat, and said:I love Tatoeba!. - Boğazını temizledi ve Ben Tatoeba'yı seviyorum! dedi.

Tom's got a sore throat. - Tom'un boğazı ağrıyor.

boğaz
{i} Bosphorus

Istanbul is located along the Bosphorus. - İstanbul boğaz boyunca yer alır.

boğaz
{i} strait

The Torres Strait divides New Guinea from Australia. - Torres Boğazı Yeni Gine'yi Avustralya'dan böler.

Have you ever gone through the Straits of Magellan? - Sen hiç Macellan Boğazından geçtin mi?

boğazlı kazak
turtleneck sweater, turtleneck
boğazlı olmamak
be a small eater
boğazlı yaka
choker
boğazlı yaka
polo neck
boğaz
neck

I'm up to my neck in it. - Boğazıma kadar onun içindeyim.

I am up to my neck in work. - Boğazıma kadar işe batmış vaziyetteyim.

boğaz
jugular
boğaz
gut
boğaz
grooves
boğaz
(Havacılık) constrictor
boğaz
recruitment
boğaz
duct
boğaz
sound
boğaz
pass
boğaz
maw
boğaz
keep
boğaz
whistle
Boğaz
strait which connects the Black Sea to the Marmara Sea
Boğaz
the Bosphorus

Istanbul is located along the Bosphorus. - İstanbul boğaz boyunca yer alır.

Boğaz
strait which separates the Asian and European parts of Turkey
boğaz
swallow

Whenever I swallow, my throat hurts. - Ne zaman yutkunsam boğazım ağrıyor.

My throat really hurts when I swallow. - Yutkunduğum zaman boğazım gerçekten acıtıyor.

boğaz
throttle
boğaz
pharyngeal
boğaz
gullet
boğaz
gorge

I tripped on a stone, and if he hadn't caught me, I would have fallen into the gorge. - Ben bir taşa takıldım ve o beni yakalamasaydı, boğaza düşerdim.

boğaz
pharyngal
boğaz
fauces
boğaz
larynx
boğaz
trough
boğaz
mountain pass
boğaz
{i} constriction
boğaz
constrict
sarı boğazlı serçe
(Tabiat Doğa) (kuş, Fam: Passeridae) yellow-throated sparrow
uzun boğazlı imbik
matrass
التركية - التركية
Boğazı olan
Çok yemek yiyen, yemek isteği çok olan, iştahlı
Boğazı olan. Çok yemek yiyen, yemek isteği çok olan, iştahlı: "Kabzımanlı Mustafa da boğazlı adam
Can boğazdan gelir, diyor, yiyor."- M. Ş. Esendal
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) TELİL
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) ZÜLKUM
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) MERAD
Boğaz
gelu
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) HALK
Boğaz
(Osmanlı Dönemi) BİLDEM
boğaz
Yeme içme
boğaz
Yedirip içirme yükümü, iaşe
boğaz
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik
boğaz
İki dağ arasında dar geçit, derbent
boğaz
Şişe, güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüm
boğaz
Yiyeceği içeceği sağlanan kimse
boğaz
İki kara arasındaki dar deniz
boğaz
Boynun ön bölümü ve bu bölümü oluşturan organlar, imik: "Ses, ciğerlerde biriken havanın boğaza çarpması demektir."- Ö. Seyfettin. Şişe, güğüm gibi kaplarda ağza yakın dar bölüm. İki dağ arasında dar geçit, derbent: "Yol üzerindeki derbentleri ve boğazları işgal ederek ordunun başında bunları takip ediyordu."- F. F. Tülbentçi. İki kara arasındaki dar deniz
boğazlı
المفضلات