تعريف blocking في الإنجليزية التركية القاموس.
- tıkayarak
- tıkamak
- engelleyerek
- kapatma
- kapama
- tıkanma
- öbekleme
- (Tıp) baraj
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
- kalıplama
- (Havacılık) yapışma
- (Bilgisayar) engelliyor
Sen benim ışığımı engelliyorsun.
- You're blocking my light.
- blokaj
- bloke etme
- {i} tıkama
- engelle
- {f} tika
- {i} engel olma
- YAPI$MA
- {f} engelle: prep.engelleyerek
- (Tıp) İletimin veya geçişin kesilmesi, tıkanma, tıkama
- {f} tı
Park caddesine bir ağaç düştü, trafiği tıkadı.
- A tree has fallen across Park Street, blocking traffic.
- (Nükleer Bilimler) çevreleme
- (Otomotiv) bloke
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
O araba trafiği bloke ediyor.
- That car is blocking traffic.
- (Elektrik, Elektronik) bloke eden
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
- engellemek
- block
- engellemek
Ay dünyadan en uzak mesafede olduğunda meydana gelen tutulma tipi halkalı güneş tutulmasıdır. Ay sonra güneş diskini tamamen engellemek için çok küçük görünür.
- The eclipse type that occurs when the Moon is at its farthest distance from the Earth is an annular eclipse. The Moon then appears too small to completely block out the disk of the Sun.
Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.
- The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills.
- block
- blok
Gıda sevkiyatı bloke edildi.
- Food shipments were blocked.
O, bir blok ötede yaşıyor ve onun adı Susan.
- She lives a block away and her name is Susan.
- block
- {f} bloke etmek
- blocking agent
- (Denizbilim) önleyici özdek
- blocking capacitor
- (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) ayırma sığacı
- blocking factor
- (Bilgisayar) bloklama boyu
- blocking factor
- (Bilgisayar,Teknik) bloklama faktörü
- blocking factor
- (Bilgisayar) öbekleme boyu
- blocking up
- tıkanma
- blocking capacitor
- tıkama kondansatörü
- blocking choke
- durdurma bobini
- blocking effect
- blokaj etkisi
- blocking factor
- bloklama katsayısı
- blocking oscillator
- blokaj osilatörü
- blocking in
- engelleme
- blocking and choking
- (Askeri) bloke etme ve destekleme
- blocking and choking
- (Askeri) BLOKE ETME VE DESTEKLEME: Taşınan yükün elde olmadan kaymasını önlemek için kama ve takozların kullanılması
- blocking condenser
- bloklama kondensatörü
- blocking diode
- (Telekom) durdurma diyodu
- blocking effect
- (Tekstil) bloke etkisi
- blocking force
- (Askeri) Tıkama kuvveti
- blocking force
- (Askeri) TIKAMA KUVVETİ: Düşman kuvvetlerinin belli bir istikametten ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek maksadıyla bir tıkama kuvveti tarafından işgal edilen mevzii
- blocking high
- (Meteoroloji) engel yüksek
- blocking key
- kilitleme anahtarı
- blocking layer
- (Elektrik, Elektronik) dokunma yüzeyi
- blocking medium
- (Nükleer Bilimler) çevreleme malzemesi
- blocking or masking
- (Nükleer Bilimler) çevreleme veya maskeleme
- blocking oscillator
- ti kamalı osilatörü
- blocking oscillator
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) tıkamalı osilatör
- blocking oscillator
- blokaj osülatörü
- blocking period
- (Elektrik, Elektronik) bloke süresi
- blocking phenomena
- (Çevre) tıkayan fenomen
- blocking position
- (Askeri) tıkama mevzii
- blocking position
- (Askeri) TIKAMA MEVZİİ: Düşmanın belli bir istikametten ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek maksadıyla bir tıkama kuvveti tarafından işgal edilen mevzii
- blocking ring
- (Otomotiv) kilitleme halkası
- blocking ring
- (Otomotiv) blokaj bileziği
- blocking ring
- (Otomotiv) durdurucu çubuk
- blocking tactics
- (Spor) blok taktikleri
- blocking valve
- kilitleme valfi
- blocking valve kit
- kilitleme valfi kiti
- block
- büyük bina
- block
- önünü kapatmak
- block
- (Bilgisayar) öbeklemek
- block
- arsa parçası
- block
- kanton
- block
- binalar dizisi
- block
- parsel
- block
- bloklamak
- block
- tıkayan şey
- block
- tıkanmak
- block
- (Otomotiv) ayırıcı blok
- block
- kalıp
- block
- (Bilgisayar) önle
Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
- Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
- block
- alıkoymak
- block
- engel oluşturmak
- block
- birlik
- block
- apartman
Apartmandaki herkes bir mutfağı paylaşır.
- Everyone in the apartment block shares a kitchen.
Caddenin diğer tarafındaki apartman dairelerinde yaşıyoruz.
- We live in the block of flats just there on the other side of the street.
- block
- yol kesmek
- block
- kesmek
- block
- cellat kütüğü
- block
- önlemek
- block
- önünü kesmek
- block
- kapamak
- block
- engel
Onlar onun teklifini engellediler.
- They blocked his proposal.
Facebook, Çin'de engellidir.
- Facebook is blocked in China.
- block
- tıkama
- block
- (matbaa) blok
- block
- tıkanıklık
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
- block
- bir bütün olarak düşünülen miktar
- block
- {f} tıka
Sadece burnum tıkanmadı fakat aynı zamanda ateşim yüksek.
- Not only my nose is blocked but also my temperature is high.
Gösteriden dolayı cadde tıkalıydı.
- The street is blocked because of the demonstration.
- block
- kütük/kaya/taş parçası
- ganglion blocking agent
- gangliyon bloke edici ilaç
- block
- {i} makara
- block
- {i} kütük
- alpha-adrenergic blocking agents
- alfa adrenerjik bloker ajanlar
- block
- {f} tika
- non-blocking
- engelleyici olmayan
- record blocking
- kayıt bloklaması, kayıt öbeklemesi
- block
- {i} apartman [brit.]
- block
- blok,v.tıka: n.blok
- block
- öbek blok
- block
- mezatlarda tellalın üzerinde satış yaptığı tahta
- block
- {f} kalıplamak
- block
- {f} durdurmak
- block
- {i} kütle
- block
- büyük parça bitişik bir sıra bina
- block
- {i} tutukluk
- block
- {i} palanga
- block
- (Askeri) EŞYA BLOĞU: İki veya daha çok birim genişlikte, iki veya daha çok birim derinlikte, birbirini destekler durumda, muntazam ikmal maddeleri istifi. Bir eşya bloğu, dikdörtgen veya piramit şeklinde olabilir
- block
- (Tıp) Tıkamak, yolunu kesmek, geçmesine engel olmak
- block
- (Tekstil) klişe, kalıp
- block
- {i} blok, büyük parça
- block
- {f} tıkamak
- block
- (Tıp) Sinirsel uyarı iletiminin kesilmesi
- block
- (Tıp) Tıkanma, kesilme, engel
- block
- {i} sıkışıklık
- block
- (Nükleer Bilimler) öbek
- block
- {i} iki cadde arasındaki binalar [amer.]
- block
- (Tıp) İlaçla sınırlı bir bölgenin duyarsız hale getirilmesi, bölgesel his iptali
- block
- üzerinde kelle uçurulan tahta
- block
- {i} İng. büyük bina: block of flats apartman. office block (büroların bulunduğu) iş hanı
- block
- sinyalleri beraber çalışan hat
- block
- şapka kalıbı
- block
- iki cadde arasındaki binalar
- call blocking
- cagri tikama
- dump blocking
- (Nükleer Bilimler) indirmeyi önleme
- emotional blocking
- duygusal tıkanma
- popup blocking
- popup engelleme
- starter blocking
- marş kilidi
- thyroid blocking agent
- (Tıp) tiroid baskılayıcı ajan