تعريف blocking في الإنجليزية التركية القاموس.
- tıkayarak
- tıkamak
- engelleyerek
- kapatma
- kapama
- tıkanma
- öbekleme
- (Tıp) baraj
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
- kalıplama
- (Havacılık) yapışma
- (Bilgisayar) engelliyor
Sen benim ışığımı engelliyorsun.
- You're blocking my light.
- blokaj
- bloke etme
- {i} tıkama
- engelle
- {f} tika
- {i} engel olma
- YAPI$MA
- {f} engelle: prep.engelleyerek
- (Tıp) İletimin veya geçişin kesilmesi, tıkanma, tıkama
- {f} tı
Park caddesine bir ağaç düştü, trafiği tıkadı.
- A tree has fallen across Park Street, blocking traffic.
- (Nükleer Bilimler) çevreleme
- (Otomotiv) bloke
O araba trafiği bloke ediyor.
- That car is blocking traffic.
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
- (Elektrik, Elektronik) bloke eden
Nehri bloke eden baraj çok geniş.
- The dam blocking the river is very wide.
- engellemek
- block
- engellemek
Azınlık partisi, faturaların geçişini engellemek için son çabayı sarfetti.
- The minority party made a last-ditch effort to block passage of the bills.
Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.
- I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds.
- block
- blok
O, bir blok ötede yaşıyor ve onun adı Susan.
- She lives a block away and her name is Susan.
Gıda sevkiyatı bloke edildi.
- Food shipments were blocked.
- block
- {f} bloke etmek
- blocking agent
- (Denizbilim) önleyici özdek
- blocking capacitor
- (Bilgisayar,Elektrik, Elektronik) ayırma sığacı
- blocking factor
- (Bilgisayar) bloklama boyu
- blocking factor
- (Bilgisayar,Teknik) bloklama faktörü
- blocking factor
- (Bilgisayar) öbekleme boyu
- blocking up
- tıkanma
- blocking capacitor
- tıkama kondansatörü
- blocking choke
- durdurma bobini
- blocking effect
- blokaj etkisi
- blocking factor
- bloklama katsayısı
- blocking oscillator
- blokaj osilatörü
- blocking in
- engelleme
- blocking and choking
- (Askeri) bloke etme ve destekleme
- blocking and choking
- (Askeri) BLOKE ETME VE DESTEKLEME: Taşınan yükün elde olmadan kaymasını önlemek için kama ve takozların kullanılması
- blocking condenser
- bloklama kondensatörü
- blocking diode
- (Telekom) durdurma diyodu
- blocking effect
- (Tekstil) bloke etkisi
- blocking force
- (Askeri) Tıkama kuvveti
- blocking force
- (Askeri) TIKAMA KUVVETİ: Düşman kuvvetlerinin belli bir istikametten ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek maksadıyla bir tıkama kuvveti tarafından işgal edilen mevzii
- blocking high
- (Meteoroloji) engel yüksek
- blocking key
- kilitleme anahtarı
- blocking layer
- (Elektrik, Elektronik) dokunma yüzeyi
- blocking medium
- (Nükleer Bilimler) çevreleme malzemesi
- blocking or masking
- (Nükleer Bilimler) çevreleme veya maskeleme
- blocking oscillator
- ti kamalı osilatörü
- blocking oscillator
- (Elektrik, Elektronik,Teknik) tıkamalı osilatör
- blocking oscillator
- blokaj osülatörü
- blocking period
- (Elektrik, Elektronik) bloke süresi
- blocking phenomena
- (Çevre) tıkayan fenomen
- blocking position
- (Askeri) tıkama mevzii
- blocking position
- (Askeri) TIKAMA MEVZİİ: Düşmanın belli bir istikametten ilerlemesini durdurmak veya geciktirmek maksadıyla bir tıkama kuvveti tarafından işgal edilen mevzii
- blocking ring
- (Otomotiv) kilitleme halkası
- blocking ring
- (Otomotiv) blokaj bileziği
- blocking ring
- (Otomotiv) durdurucu çubuk
- blocking tactics
- (Spor) blok taktikleri
- blocking valve
- kilitleme valfi
- blocking valve kit
- kilitleme valfi kiti
- block
- büyük bina
- block
- önünü kapatmak
- block
- (Bilgisayar) öbeklemek
- block
- arsa parçası
- block
- kanton
- block
- binalar dizisi
- block
- parsel
- block
- bloklamak
- block
- tıkayan şey
- block
- tıkanmak
- block
- (Otomotiv) ayırıcı blok
- block
- kalıp
- block
- (Bilgisayar) önle
Güney senatörleri 1930'lu yıllara kadar linç önleme yasasını engelledi.
- Southern senators blocked anti-lynching legislation through the 1930s.
- block
- alıkoymak
- block
- engel oluşturmak
- block
- birlik
- block
- apartman
Apartmandaki herkes bir mutfağı paylaşır.
- Everyone in the apartment block shares a kitchen.
Altı katlı bir apartmanın en üst katında yaşıyorum.
- I live on the top floor of a six storey apartment block.
- block
- yol kesmek
- block
- kesmek
- block
- cellat kütüğü
- block
- önlemek
- block
- önünü kesmek
- block
- kapamak
- block
- engel
Trafik bir heyelan tarafından engellendi.
- Traffic was blocked by a landslide.
Türkiye, Twitter'a erişimi engelledi.
- Turkey has blocked access to Twitter.
- block
- tıkama
- block
- (matbaa) blok
- block
- tıkanıklık
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
- block
- bir bütün olarak düşünülen miktar
- block
- {f} tıka
Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.
- Emergency exits must be kept free of blockages for public safety.
Sadece burnum tıkanmadı fakat aynı zamanda ateşim yüksek.
- Not only my nose is blocked but also my temperature is high.
- block
- kütük/kaya/taş parçası
- ganglion blocking agent
- gangliyon bloke edici ilaç
- block
- {i} makara
- block
- {i} kütük
- alpha-adrenergic blocking agents
- alfa adrenerjik bloker ajanlar
- block
- {f} tika
- non-blocking
- engelleyici olmayan
- record blocking
- kayıt bloklaması, kayıt öbeklemesi
- block
- {i} apartman [brit.]
- block
- blok,v.tıka: n.blok
- block
- öbek blok
- block
- mezatlarda tellalın üzerinde satış yaptığı tahta
- block
- {f} kalıplamak
- block
- {f} durdurmak
- block
- {i} kütle
- block
- büyük parça bitişik bir sıra bina
- block
- {i} tutukluk
- block
- {i} palanga
- block
- (Askeri) EŞYA BLOĞU: İki veya daha çok birim genişlikte, iki veya daha çok birim derinlikte, birbirini destekler durumda, muntazam ikmal maddeleri istifi. Bir eşya bloğu, dikdörtgen veya piramit şeklinde olabilir
- block
- (Tıp) Tıkamak, yolunu kesmek, geçmesine engel olmak
- block
- (Tekstil) klişe, kalıp
- block
- {i} blok, büyük parça
- block
- {f} tıkamak
- block
- (Tıp) Sinirsel uyarı iletiminin kesilmesi
- block
- (Tıp) Tıkanma, kesilme, engel
- block
- {i} sıkışıklık
- block
- (Nükleer Bilimler) öbek
- block
- {i} iki cadde arasındaki binalar [amer.]
- block
- (Tıp) İlaçla sınırlı bir bölgenin duyarsız hale getirilmesi, bölgesel his iptali
- block
- üzerinde kelle uçurulan tahta
- block
- {i} İng. büyük bina: block of flats apartman. office block (büroların bulunduğu) iş hanı
- block
- sinyalleri beraber çalışan hat
- block
- şapka kalıbı
- block
- iki cadde arasındaki binalar
- call blocking
- cagri tikama
- dump blocking
- (Nükleer Bilimler) indirmeyi önleme
- emotional blocking
- duygusal tıkanma
- popup blocking
- popup engelleme
- starter blocking
- marş kilidi
- thyroid blocking agent
- (Tıp) tiroid baskılayıcı ajan