Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.
- I can't abide hearing you cry so bitterly.
O acı gözyaşları döktü.
- She shed bitter tears.
Kışlar şiddetli soğuktu.
- The winters were bitterly cold.
Hepimiz şiddetli soğuktan titriyorduk.
- We were all shaking from the bitter cold.
Bazı sert kışlar yaşadık.
- We've had some bitter winters.
Ona karşı niçin öyle sertsin?
- Why are you so bitter against her?
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Eğer hastaysan, bal acı tat verir.
- If you're sick, honey tastes bitter.
Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
- I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
O, kahvenin acılığına dayanamadı.
- He couldn't stand the bitterness of the coffee.
Acılık ve intikam benim karakterimin bir parçası değildir. Hayat çok kısa. Bir insanın acılık ve intikam üzerine zaman harcamaması gerekir.
- Bitterness and revenge are not part of my character. Life's too short. One shouldn't spend time on bitterness and revenge.
The coffee was bitter.
They're bitter enemies.
A bitter wind blew from the north.