Mary Tom'a söyleyip söylemeyeceği üzerinde birazcık ikilem içerisindeydi.
- Mary is in a bit of a quandary over whether to tell Tom or not.
O beni azıcık korkutmuyor.
- That doesn't scare me one bit.
Bunu azıcık sevmiyorum.
- I don't like it one bit.
En ufak mutluluk bile bana çok görülüyor.
- I am grudged even the least bit of happiness.
Tom şapkasındaki bir parça kiri fırçaladı.
- Tom brushed a bit of dirt off of his hat.
Tom üniversiteden beri bir parça değişmedi.
- Tom hasn't changed a bit since college.
Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Ben sadece bir lokma ekmek aldım.
- I only took a bite of bread.
Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
Yemeğinin her kırıntısını yedi.
- He ate every bit of his dinner.
Bu gece uçuş saatimiz 6 saatin altında olacak, ancak bazı şeyleri biraz hızlandırabilip hızlandıramayacağımızı göreceğiz.
- Our flying time tonight will be just under 6 hours, but I'll see if I can speed things up a bit.
Biraz sakinleşmelisin.
- You should relax a bit.
O bana biraz garip geldi.
- It's a bit strange to me.
Hey, Tom ve Mary'nin son bölümünde neler oldu? Onlar sonunda ayrıldılar. Gerçekten buruktu. Tanrım! Ve bu kadar derinden aşık olduktan sonra!
- Hey, what happened in the final episode of 'Tom and Mary'? They broke up, in the end. It was really bittersweet. Oh my! And after being so deeply in love!
Ailemin kim olduğunu bulmakla zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in finding out who my birth parents are.
Tom'un benimle ilgili ne düşündüğüyle zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not the least bit interested in what Tom thinks of me.
Bir nebze Macarca konuşabilirim.
- I can speak a tiny bit of Hungarian.
Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.
- I had to bite my lip to prevent myself from laughing.
Tom sadece üç ya da dört lokma yedi sonra yemeği tükürdü.
- Tom ate only three or four bites then spit out the food.
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
- It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
O, azar azar iyileşiyor.
- He is getting better bit by bit.
Buradaki sert iklime yavaş yavaş alışıyorum.
- I am becoming accustomed to the severe climate here bit by bit.
Yavaş yavaş, davranışı ile onu çekebildi.
- Bit by bit, he could attract her with his behaviour.
Bir sürü sivrisinek ısırıklarım var.
- I got a lot of mosquito bites.
Kolumun her tarafında sivrisinek ısırıkları var.
- I have mosquito bites all over my arm.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Barking dogs don't bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- A barking dog doesn't bite.
Tom üniversiteden beri bir parça değişmedi.
- Tom hasn't changed a bit since college.
Bu şehir 1970'lerden beri bir parça değişmedi.
- This town hasn't changed a bit since the 1970's.
Biraz sakinleşmelisin.
- You should relax a bit.
Sana biraz tavsiye verebilir miyim?
- Can I give you a bit of advice?
Tetanoz aşısı köpek ısırmasından daha çok acıttı.
- The tetanus shot hurt more than the dog bite.
Ben ısırdığımda, bu diş acıyor.
- When I bite down, this tooth hurts.
Bir yerde yemek yemek için atıştırmak ister misiniz?
- Would you like to grab a bite to eat somewhere?
Neredeyse öğle vakti. Neden bir lokma yemek için durmuyoruz.
- It's nearly lunchtime. Why don't we stop to have a bite to eat?
Yerde kırık cam parçaları vardı.
- There were bits of broken glass on the floor.
Aşk bir oyun değildir, bu nedenle sadece en iyi parçaları seçemezsiniz!
- Love isn't a game, so you can't just cherry pick the best bits!
Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
- Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
- As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
O, tam bir beyefendi.
- He is every bit a gentleman.
Kimya ile zerre kadar ilgilenmiyorum.
- I'm not a bit interested in chemistry.
Havlayan köpek ısırmaz.
- A barking dog doesn't bite.
Havlayan köpek ısırmaz.
- Dogs that bark don't bite.
Sivrisinek sokmalarından kaşınıyorum. Herhangi bir merhemin var mı?
- I'm itching from mosquito bites. Do you have any ointment?
Yiyecek bir lokma alalım.
- Let's grab a bite to eat.
A threepenny bit.
That's a bit too sweet.
I'd like a big bit of cake, please.
He was here just a bit ago, but it looks like he's stepped out.
Does your leg still hurt? / Just a bit now.
A quarter is two bits.
Your dog bit me!.
His bit about video games was not nearly as entertaining as the other segments of his show.
Most of those Transwiki articles should go right into the bit bucket.
A bit depth of eight corresponds to a palette of 256 possible colours, because 28 = 256.
She's a bit of a crumpet, that one.
I'm married to Paula, but Jackie, my bit on the side, is far more fun.
Could you move that up a bit?.
A little bit of bread and no cheese! cry the yellowhammers petulantly. But no one takes any notice of them.
That's really a bite!.
That song is a bite of my song!.
He's biting my style.
Are the fish biting today?.
This music really bites.
I'll have a quick bite to quiet my stomach until dinner.
After just one night in the jungle I was covered with mosquito bites.
We had quite a few people in last weekend. They’re champing at the bit, ready to go.
Curt Schilling was chomping at the bit following Monday’s three-inning stint in an intrasquad minor-league game.
The pitch is ... juuuuust a bit outside. The catcher didn't even reach for that one.
The first pitch is ... just a bit outside.
All day he worked, cutting out pennies and shillings and half-crowns and threepenny-bits.
All these skinny modern chicks with their perky threepenny bits do nothing for me.
Forget that two-bit shyster. Get yourself a real lawyer.
As a consequence of its fun factor, Tatoeba contains random bits of factual information.
- Eğlenceli faktörün bir sonucu olarak, Tatoeba rastgele gerçek bilgi bitleri içeriyor.
Most of Alexander Pichushkin's killings took place in Moscow's Bitsa Park between 1992 and 2006.
- Aleksandr Piçuşkin'in cinayetlerinin çoğu 1992 ve 2006 yılları arasında Moskova'daki Bitsa Parkı'nda gerçekleşti.
Life never ends but earthly life does.
- Hayat hiç bitmez fakat dünyadaki hayat biter.
At what time does your class end?
- Saat kaçta dersiniz biter?
Clothes make people, rags make lice.
- Elbiseler insan yapar, eski püskü elbiseler bit yapar.
Why do you itch so much? Could you have lice?
- Neden bu kadar çok kaşınıyorsun? Bitlerin mi var?
You can use a fine-toothed comb to check for nits.
- Bit yumurtalarını kontrol etmek için ince dişli bir tarak kullanabilirsiniz.
When will the rainy season be over?
- Yağışlı sezon ne zaman bitecek?
This summer's day will be over all too soon!
- Bu yaz günü çok çabuk bitecek!
I like long stories with surprise endings.
- Sürprizlerle biten uzun hikayeleri seviyorum.
I like stories that have sad endings.
- Hüzünlü biten hikayeleri severim.
Tom found a few good deals at the flea market.
- Tom bit pazarında birkaç iyi alışveriş buldu.
I bought this at a flea market for three dollars.
- Bir bit pazarında bunu üç dolara aldım.
Life is a magnificent gown full of lice.
- Yaşam, bitlerle dolu harika bir elbisedir.
Why do you itch so much? Could you have lice?
- Neden bu kadar çok kaşınıyorsun? Bitlerin mi var?
... talk a little bit more on the team side that you've played ...
... But I think I had a little bit more time on my hands. ...