bisikletli

listen to the pronunciation of bisikletli
التركية - الإنجليزية
rider
person or thing which who rides
bisiklet
bicycle

They usually go to school by bicycle. - Okula genellikle bisikletle giderler.

I'll travel across Europe by bicycle this summer. - Bu yaz Avrupa'ya bisiklet ile seyahat edeceğim.

bisiklet
bike

Her bike is better than mine. - Onun bisikleti benimkinden daha iyi.

I must use this bike. - Bu bisikleti kullanmalıyım.

bisikletli tur
bicycle tour
bisiklet
cycle

I plan to cycle around Shikoku next year. - Gelecek yıl Shikoku çevresinde bisiklet sürmeyi planlıyorum.

Tom usually cycles to school. - Tom genellikle okula bisikletle gider.

bisiklet
push-bike
bisiklet
push-bicycle
bisiklet
{i} roadster
Bisiklet
deadly treadly
bisiklet
pushbike
bisiklet
bicycles

Wherever you go, you see a lot of bicycles left on sidewalks near stations. - Nereye giderseniz gidin, istasyonların yanında kaldırımlar üstünde bırakılmış çok sayıda bisiklet görürsünüz.

Let's rent bicycles over there. - Orada bisikletler kiralayalım.

bisiklet
push bike
bisiklet
push bicycle
bisiklet
push bike; velocipede
bisiklet
wheel

Tom can't ride a bicycle very well yet, so his bicycle has training wheels. - Tom henüz bisiklete çok iyi binemiyor, bu yüzden onun bisikletinin eğitim tekerlekleri var.

A unicycle has one wheel. - Tek tekerli bisikletin tek tekeri vardır.

bisiklet
bicycle, bike, cycle, pushbike
bisiklet
{i} velocipede
bisiklet
boneshaker
التركية - التركية
Bisikleti olan
Bisiklet
derrace
Bisiklet
çiftçeker
Bisiklet
çiftteker
Bisiklet
velespit
bisiklet
Tekerleğin ayakla çevrilmesiyle hareket eden iki tekerlekli taşıt, çiftteker: "Bisikletini, o her tarafı pırıl pırıl nikelajlı bisikletini alıp almamayı düşündü."- S. F. Abasıyanık
bisiklet
Tekerleğin ayakla çevrilmesiyle hareket eden iki tekerlekli taşıt, çiftteker